16 Kasım 2020 Pazartesi

Vapura Doğru

Eğer aşk yoksa, benim içimde küçücük bir kızkenden beri var olan o duygu neydi?

                                                                                                                                            Leyla Erbil


Sabahları vapura doğru yürürken, sol yanımda, karşı kıyının tepeleri üzerinden güneş doğuyor. Koşmuyorum vapura, telaşı sevmediğimden. Sakin, hatta dışarıdan bir göze vakur görünebilecek bir sükunetle arşınlıyorum iki iskele arasındaki o kısacık yolu. Hoş, vapuru ucu ucuna kaçıranlara sormak gerek kısa mı. Kimi zaman henüz motor bile kalkmamış oluyor önünden geçerken, binmiyorum. 

Güneş, vapur iskelesinin içine doğuyor. Doğmak ne kelime, yangın gibi bir ışık huzmesi derince yarıyor zemini, içerisi turuncu bir alev topuna dönüyor her sabah. Biz hep aynı insanlar hazır bulunuyoruz orada. Güneşin girdiği kapıdan çıkıp, kısa bir beraberliğin ardından kendi yollarımıza gitmek için.

Brief Encounter (1945)
Belli ki daha fazlasını isteyemeyiz bundan sonra. Doğrusu yanlışı yok. Anlam hiç yok. Tuhaf bir rahatlık var bu yoklukta, bir tür hafiflik. Yürüdüğüm yolda huzurluyum. Yürümeyi seviyorum, etrafıma bakarak yürümeyi. Serçelere, kedilere, köpeklere, bu mevsimde çınar yapraklarının rengine, doğan güneşe... Gülümsüyorum.

Ne mutlu paylaşabilmek. Paylaşmayınca? Hâlâ güzel. Hayat boktan genel olarak. O yüzden kısacık anlara yuva yapıyorum. Enkazlarını ziyaret ettiğim de oluyor sonra. Değil mi ki onlar da benim.