27 Mayıs 2020 Çarşamba

Mayıs yağmuru

Akşamüstü. Mayıs sonu. Hava kapalı, serin. Cam kenarındaki kanepede kıvrılmış kitap okurken yağmur yağmaya başladı. Kalkıp küçük bir bardağa biraz viski koydum, kanepedeki battaniyeyi omzuma alıp balkona çıktım oturdum. Yağmur hızını artırdı. Hiçbir şey düşünmeden öylece oturmaya kararlıydım. Yağmurun sesi, kokusu o kadar. Beceremedim. Caminin bahçesinden yükselen yaşlı çınar tam göz hizamda. Gözlerimi ona dikip kaldım. Biraz sonra yaşlar inmeye başladı yanaklarımdan. Gözlerimi çınardan hiç ayırmadım. Her şeyi düşünerek öylece oturdum.

Müjgan içeride sesini çıkarmıyor ama dışarı çıkmak için beni bekliyordu. Çıktık. Yağmur hızını artırdı, biz yavaşladık. Müjgan hızlı hızlı yürür normalde, tazılık. Bu defa ikimiz iki yaşlı gibi ağır ağır çıktık yokuşu, ıslandık. Tınmadık. Dar kaldırımın üzerine kırılgan bir engel gibi eğilmiş incecik bitki gövdeleri üzerinden bir küçük hanımefendi gibi atlayışını izleyip güldüm. Beni hiç ummazken güldürüyor zaten. İlk geldiğinden beri böyle. 

19 Mayıs 2020 Salı

Les Choses de la Vie

Birkaç yıl önce bu filmi izleyip filmde yetmezmiş gibi şarkıda da kendimi kadının yerine koyunca ne kadar özel bir bağ varmış gibi hissetmiştim. Filmle aramda elbette, Romy Schneider'la, Michel Piccoli'nin canlandırdığı kaz kafalı karakterle... Bugün Piccoli'nin ardından bu şarkı paylaşılınca o bile elimden alınmış gibi oldu. 




9 Mayıs 2020 Cumartesi

Cet Amour





Cet amour
Si violent
Si fragile
Si tendre
Si désespéré
Cet amour
Beau comme le jour
Et mauvais comme le temps
Quand le temps est mauvais
Cet amour si vrai
Cet amour si beau
Si heureux
Si joyeux
Et si dérisoire
Tremblant de peur comme un enfant dans le noir
Et si sûr de lui
Comme un homme tranquille au milieu de la nuit
Cet amour qui faisait peur aux autres
Qui les faisait parler
Qui les faisait blêmir
Cet amour guetté
Parce que nous le guettions
Traqué blessé piétiné achevé nié oublié
Parce que nous l’avons traqué blessé piétiné achevé nié oublié
Cet amour tout entier
Si vivant encore
Et tout ensoleillé
C’est le tien
C’est le mien
Celui qui a été
Cette chose toujours nouvelle
Et qui n’a pas changé
Aussi vrai qu’une plante
Aussi tremblante qu’un oiseau
Aussi chaude aussi vivant que l’été
Nous pouvons tous les deux
Aller et revenir
Nous pouvons oublier
Et puis nous rendormir
Nous réveiller souffrir vieillir
Nous endormir encore
Rêver à la mort,
Nous éveiller sourire et rire
Et rajeunir
Notre amour reste là
Têtu comme une bourrique
Vivant comme le désir
Cruel comme la mémoire
Bête comme les regrets
Tendre comme le souvenir
Froid comme le marbre
Beau comme le jour
Fragile comme un enfant
Il nous regarde en souriant
Et il nous parle sans rien dire
Et moi je l’écoute en tremblant
Et je crie
Je crie pour toi
Je crie pour moi
Je te supplie
Pour toi pour moi et pour tous ceux qui s’aiment
Et qui se sont aimés
Oui je lui crie
Pour toi pour moi et pour tous les autres
Que je ne connais pas
Reste là
Lá où tu es
Lá où tu étais autrefois
Reste là
Ne bouge pas
Ne t’en va pas
Nous qui nous sommes aimés
Nous t’avons oublié
Toi ne nous oublie pas
Nous n’avions que toi sur la terre
Ne nous laisse pas devenir froids
Beaucoup plus loin toujours
Et n’importe où
Donne-nous signe de vie
Beaucoup plus tard au coin d’un bois
Dans la forêt de la mémoire
Surgis soudain
Tends-nous la main
Et sauve-nous.

Extrait de Jacques Prévert, Paroles, Paris, Gallimard, 1946.

7 Mayıs 2020 Perşembe

Belki de

Ferdi Özbeğen Şan Konseri kaydından yıllardır sezgisel bir korkuyla kaçıyordum. Hiçbir rakı yetmez gibi geliyordu dinlemeye, açık yarayı dağlamak gibi hem, ne lüzum var.

Ama ölümün ak taş ardında saklanan kara yılanı bulması gibi konserin içinden bir şarkı da sabaha karşı ayaklarıyla geldi, karşıma oturdu ve kaçmakta ne kadar haklı olduğumu gösterdi. 


Şarkıdaki kadın olduğuma inandım hemen. Vaktiyle gerçekten sevilmiş olduğuma, kim bilir belki hâlâ bir nevi sevildiğime. Bunlar inanması güzel şeyler ve işin doğrusu kavuşamamayı her zaman sevmişimdir. Hiçbir şeyin kötüye gitme ihtimali olmaz, her şey ancak daha güzel olabilir. 


Şarkının bir sözünü aklımdan çıkarıp atamıyorum: "Belki de sen çaresiz olduğun için güzelsin." Sen güçlü kadınlığa yıllarını ver, sonra elinde kadehle kalakal "Çaresiz miyim ben?" diye. İlk tepkim tabi ki "Ne münasebet!" oldu. Fakat şarkı çöktükçe çöküyor içime. Oysa biliyorum, ben çarenin ta kendisiyim, biliyorum... Anlamak çözmeye, bilmek de inanmaya yetmiyor işte. 


Şarkı hissetti sanki. Tam güçleniyorum yeniden, sert bir kabuk bağlıyor kırılacaklarım... Yola bir müddet böyle devam etmeye ihtiyacım var. Kırık bir kalbi ne onarabiliyorum ne de taşıyabiliyorum. O yüzden en iyisi gözümün önünden kaldırmak. 


...Derken "belki de sen çaresiz olduğun için güzelsin". Değilim. Çaresiz değilim. Değilim.