28 Ocak 2012 Cumartesi

Shivers Up and Down My Spine



Her zaman böyle değildim. Böyle paçoz paçoz gezinmezdim ortalıkta. Salaş tamam ama paçoz denemezdi. Nasıl göründüğüme özen gösterirdim. Susan Miller da ne kadar estetik takıntılı insanlar olduğumuzu söyler zaten. O eski halimden eser yok şimdi, saldım gitti. Göbeğim bir metre önden gidiyor. Mabadımla değil dağları, hükümetleri deviririm. Mabat değil coup d'état anasını satayım!


Ben gençken, yani insanlar henüz gelip gelip "aa ayşec. amma artmış la beyazların" demezken, yani sene aşağı yukarı 2006 ve biz yurtta kalır iken, dersim olmadığı halde sabahın köründe kalkar Devrim'de tempolu yürüyüş yapardım (Şaban'ın postacı yürüyüşünden hallice). Baya deli danalar gibi turlardım koca stadı. Kulağımda da bu şarkı, hırs hırs hırs diye. Neyin hırsıysa, best days of our lives halbuki. 


Bugün Gaziosmanpaşa'daki görüşmeye giderken tipi bastırdı, ona karşı yürürken bu çalmaya başladı aklımda. Yine hırs hırs yürüyordum zağar. Yürüyorduk yani, göbeğim önde ben arkada. Sonra homurdanmaya başladı bu, iyi dedim, bir pastaneye girdik. Sesini kessin diye minik bir susamlı kurabiye aldım. Parasını almadılar, ikramımız olsun dediler. Bir mahcup oldum, aklıma da gelmedi "iyi madem 3-5 tane alayım" demek. Yiyemem ki. İstanbul'un yine bilmediğim bir köşesinde tipiye karşı yürüyen kırmızı suratlı bir mağdurellayım zaten, duygusala vermem an meselesi. Çıktım, kemiriyorum kurabiyeyi. Çöpçü amca yaklaştı plastikten kesme, uzun saplı faraşıyla. Elimde tuttuğum peçeteyle işim bitti sanmış, baktı ki hala kemirmekle meşgulüm taso kadar şeyi, gülümseyip kendi halime bıraktı beni. Çöpçülerin ellerini bilmem ama bu amcanın gülümsemesi basbayağı sıcaktı.


Bana yine Erzurum yolları göründü, oradan bir şey isteyen var mı? İlk gittiğimde demişlerdi ki buraya bir gelen 7 kere gelir, "hadi len" demiştim içimden, "bir daha ne işim olabilir Erzurum'da". Her gidişimde lokma lokma yiyorum o lafı. Doğu'nun Paris'i hey yavrum. Güney Doğu'nun Paris'i tartışmalı ama Antep'e gitmiş bulunduğum için Antep sayıyorum şimdilik. Erzurum'un ise bir Paris'liğini görememiştim, bu sefer görürüm belki. Prag, Budapeşte filan da olur yani. Hindistan'da da bir yerde demişlerdi bunu bak: Buraya bir gelen bir daha gelir. Erzurum'dan ders aldığım için, hadi lan ne alakası var demedim hiç o zaman. Hm, olabilir tabi neden olmasın. Mümkünse olsun hatta, gitmek olsun yeter ki. 


Bakalım kar körü olacak mıyım yine.


Bir diğer deli-danalar-gibi-yürüme şarkısı için bkz: http://www.youtube.com/watch?v=4KUL9-eNXzQ

2 yorum: