21 Ekim 2013 Pazartesi

Dün Akşam Yine Benim Yollarıma Bakmışsın, Ne İş?

Mutfakta bir şeyler hazırlarken radyo dinliyordum yine. Bu şarkı çaldı. İlk defa duymuşum gibi hoşuma gitti. 


11 Ekim 2013 Cuma

Farketmeden



Günlerdir bu şarkıyı mırıldanıyordum içimden ama farkında değildim. Elbette Fikret Kızılok'un sesi çınlıyordu kulaklarımda. Malum, bazı şarkıları başkalarının söylemesinden hazzetmem. Misal, bir Tanju Okan şarkısını Tanju Okan söylemeli yalnız. Keza Fikret Kızılok.

Lakin Demet Evgar -özellikle Macbeth'te izledikten sonra- çok saygı duyduğum bir kadın. Hem, kadın sesi daha yakın geliyor. Hele içinden geçenleri anlatıyorsa şarkı, bir kadın seslendirsin istiyorsun içinden geçenleri. Kendi sesin güzel olmasa bile sen söylemişsin gibi gibi. 

Farkında olmadan bu şarkıyı mırıldanıyordum içimden günlerdir. 

Neden sonra... fark ettim. 


10 Ekim 2013 Perşembe

Huzura Doğru: Gülhane Parkı'nda Sonbahar









Beklenmedik güzel havalarda Gülhane'ye gitme isteği hasıl oluyor nedense. Ekseriyetle soğuk fakat güneşli günlerde. Dün gibi mesela. Hacı Bekir'den akide şekeri almakla görevlendirilmiş, Beyoğlu'na çıkmıştım. Bilerek mi bilmeyerek mi emin değilim önünden geçip gittim dükkanın. Geçip gittim dediysem öyle kolay değil. Sahil boyunca hattori hattori yürüyeceğim diye biseps tendonların canına okumuşum, her adımda acıyor sağ bacağım. Hava güzel, dayanabilirim bu acıya. Yürü kızım Leylâ. 

Karaköy, Galata Köprüsü derken Eminönü'ne geldim. Neredeydi bu Hacı Bekir? Neyse, bulurum nasolsa, biraz tadını çıkarayım deyip kafama göre sokaklara saparken önüne çıkıverdim dükkanın. Şaşırdım. Şu yol iz bilmeyip hissederek yönümü bulmalarım... Kavanozlardaki damla sakızlı, bergamotlu, menekşeli, tarçınlı, naneli, karanfilli akidelerde kaldı aklım. 

İş yok güç yok, adam Almanya'da, bacağım sakat... bir de üstüne yürüme yasağı. E ne yapayım ben şimdi, anamın evine gideyim madem.