Beklenmedik güzel havalarda Gülhane'ye gitme isteği hasıl oluyor nedense. Ekseriyetle soğuk fakat güneşli günlerde. Dün gibi mesela. Hacı Bekir'den akide şekeri almakla görevlendirilmiş, Beyoğlu'na çıkmıştım. Bilerek mi bilmeyerek mi emin değilim önünden geçip gittim dükkanın. Geçip gittim dediysem öyle kolay değil. Sahil boyunca hattori hattori yürüyeceğim diye biseps tendonların canına okumuşum, her adımda acıyor sağ bacağım. Hava güzel, dayanabilirim bu acıya. Yürü kızım Leylâ.
Karaköy, Galata Köprüsü derken Eminönü'ne geldim. Neredeydi bu Hacı Bekir? Neyse, bulurum nasolsa, biraz tadını çıkarayım deyip kafama göre sokaklara saparken önüne çıkıverdim dükkanın. Şaşırdım. Şu yol iz bilmeyip hissederek yönümü bulmalarım... Kavanozlardaki damla sakızlı, bergamotlu, menekşeli, tarçınlı, naneli, karanfilli akidelerde kaldı aklım.
İş yok güç yok, adam Almanya'da, bacağım sakat... bir de üstüne yürüme yasağı. E ne yapayım ben şimdi, anamın evine gideyim madem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder