30 Haziran 2014 Pazartesi

temenni

yaşlanmak, yaşlandıkça yeni anlamlar kazanıyor. senden genç insanların fazlalaşması mesela ya da gittikçe daha fazla ölü insan tanımak.
sanırım artık, karşılıklı keyifle rakı içmiş olduğum insanların geride farklı bir boşluk, bir yara bırakarak gittiklerini söyleyebilecek kadar çok insan kaybettim. bugün, az önce aldığım boktan ve hiç beklenmedik bir haberle bunu fark ettim. 
yirmi beş yıldır tanıdığım bir abimi kaybettim. hiç gideceği olmayan güzel bir insan.
karşılıklı rakı içtiğimiz akşamlar geldi aklıma. "iyi içiyorsun" derdi, iyi de içerdik. o yaz tek kalıyordum, annemler yoktu. yalnız, belki meşrebince "sahipsiz" bırakmazdı beni. o bana eşlik ederdi, ben de ona. 
bazı yazlar -hep beraberiz o zaman- yine rakı içmişiz, güzeliz, "hadi yan koya geçelim motorla, yakamoza gidelim" derdim. giderdik. yakamozu esirgemezdi hiç.
kınamı mazı'da yapacakmışız. tamam derdim. kına ne ola ki?
bir kadeh rakı koydum ardından. ne yapacağımı bilemedim, bir kadeh rakı koydum. ağlayıp ağlayıp yudumladım. 
iş beklesin dedim bir saat. ömür... ömür geçiyor. işi gücü dert edemeyecek kadar kısa ömür. her akşam sevdiklerimizle rakı içmemizi gerektirecek kadar kısa. 
ama ne güzel şey ardından kadeh kaldırılan insan olmak. gülen gözlerle, yakamozla hatırlanmak. o gün geldiğinde benim de ardımdan kadehler kalkar umarım. 

çocukluğum, ilk gençliğim, ilk rakım ve her rakım ve tüm yakamozlar için teşekkür ederim. 

                                                                                               "mazı'nın gülü"/"çıplak ayaklı kontes"

Her Şey Çok Sevmekten

iyi bok.