Kimsenin hayatına kalmak için girmedim. Geçiyordum uğradım.
Yalnız birini diğer yarım sandım, değilmiş.
Biriyle birlikte kitap okudum. Ömrümce de okurum sandım ama
baktım ki ağlıyorum, sonuna kadar okuyamadım. Halbuki kitap dolu bir ev ve
çocuklar vardı sonunda.
Çok sevdim, çok sevildim. Hayatta hiçbir şeyim fazla olmadı
sevgim kadar. Elbet üzüldüğüm de oldu benim. Bir masayı tutup devirdiğim, yere
yatıp ağladığım, yağmur altında tokat attığım, yere fırlatıldığım… Ara sıra
kıskandığım bile oldu ama içimden ve çok değil. Hiç terk edilmedim, hep aşk
için terk ettim. Âşık olduğum adamı terk ettiğim de oldu benim, dönmek isteyip
dönemediğim de. Sevip de söyleyemediğim oldu, söylesem de sevmediğim asla.
30’a 3 kala ben durdum, etraf hareketlendi. Evlenenler,
doğuranlar ve buna benzer bir takım toplumsallıklar. Sükûnetle izliyorum
kenardan. Hevesim, istidadım var mı diye ara sıra yokluyorum kendimi, tık yok. Kendime
yalan söylediğimi hissettiğim de oluyor, olmuyor desem yalan. Zaman zaman.
20’yi 7 geçe tek istediğim sevildiğimi bilmek. İlgi, güven, kıskanılmak,
hediyeler, sürprizler, jestler… Değil, hiçbiri değil. Yalnızca bilmek, iyi
bilmek.
Geçerken uğrayan ben değilim bu defa ama yerimi sevdim. Sadece
söyleyemiyorum. Söylemek gerekiyor mu, onu da bilmiyorum artık. İnsan neyi
neden duymak ister, duymadan bilinmez mi bu işler… Bilmiyorum.