15 Mart 2022 Salı

Bir Büyük Yetersizlik

Odamda geçirdiğim mecburi bir haftanın sonunda her şeyden ne kadar sıkıldığımı fark ettim. Ne zamandır içinde kendimi kaybettiğim hayhuydan çok uzaklaşmış hissediyorum ve öyle de kalmak için inanılmaz bir istek duyuyorum. Başaramayacağımı bilmek şimdiden içimi karartıyor.

Evden çalıştığım dönem herkes benim için endişeleniyordu ama o dönemki huzurumu şimdi her zamankinden çok arıyorum. Sabahtan akşama kadar kitap çeviriyordum. Merak ettiğim şeylerin peşine düşüp araştırmaya, yeni şeyler öğrenmeye vaktim vardı. Günde en az bir iki film izliyordum. Günlerce, bazen haftalarca evden çıkmadığım oluyordu. Dünyanın pisliği, ben izin vermedikçe, bulaşmak şöyle dursun, yanıma yaklaşamıyordu. Ailemden destek almadan bu şekilde geçinmeye devam edebilsem bu düzeni asla bozmazdım.

Uyumaya çok ihtiyacım varmış. Saat kurmadan uyumak, alarm sesi olmadan kendiliğimden uyanmak çok iyi geldi. İlk birkaç günkü, öksürüklerle delik deşik uykuları saymazsak. O birkaç gün kahvaltı ve akşam yemeğimi annem kapıdan verirken anladım ki gerçek tatil, ev işi yapmamak. Yemek yapmak, sofra kurmak, sofra kaldırmak, bulaşık, temizlik, çamaşır, yalnız kendinin değil başkalarının bakım sorumlulukları, para kazanmak için yaptığın işle tüm bu sorumlulukları birlikte yürütebilmek için harcadığın efor, artı dinlenmek yerine yaptığın tonla başka şey.

Son yıllarda beni en çok yoran üçüncü vardiyam sendika oldu. Fiziksel olarak çok koşturmadığım halde. Zihinsel emeğimin tamamını oraya vakfettim. İş dışındaki zamanımın büyük çoğunu. Film izlemek, kitap okumak, kızı parka götürmek istediğim zamanlarda hep bilgisayar karşısındaydım. Karşılığını aldık gerçi. TİS kazanımları az değildi. Koşullar sertleşip biz de sesimizi yükselttiğimizde ise görevden aldılar işte. Keşke sendikaya ilişkin bilgim Maden filmiyle sınırlı kalsaydı. Biraz abartmışlar diye düşünmeye devam edebilseydim. 

"Dünyanın pisliği" diyorum ya, neden bahsettiğim konusunda hiçbir fikrim yokmuş. Öyle böyle değilmiş. Para için, güç için satılmayacak hiçbir şey yokmuş. Herkes her şeyin farkında. Üç beş kişi ekmeğini daha çok yiyebilsin diye değişmiyor düzen. Dokununca... Yanıyorsun. Başımıza ne gelecek meçhul. Vicdanım rahat, doğru olanı yaptım, doğru taraftayım. Öte yandan gelecek konusunda hiç olmadığım kadar kaygılıyım. Para yok. Birkaç çeviri işi alsam çok rahatlayacağım. O da yok. Sağlık sigortam olsaydı bari. Yok. 

Buna karşın, hiç yapmadığım bir hesapsızlıkla gelecek ay sonu Berlin’e gidiyorum. Olası bir ameliyat için kenara koyduğum, ay sonunu getirmekte zorlandığımda tırtıkladığım parayı harcayarak. Er ya da geç iş alabileceğime, orada keyifle harcayacağım parayı yerine koyabileceğime dair temelsiz bir inancım var. 

Hiç değilse vaktimi yeniden kazanabilsem. Karantinaya girmek zorunda kalmadan, kendimi besleyebildiğim bu saatleri günleri geri alabilsem. Benim elimde, biliyorum. İyi çalışan, iyi sendikacı, iyi köpek annesi, iyi sevgili, iyi evlat olabilmek istiyorum ama hepsine birden gücüm yetmiyor. Nefessiz kaldım. Yetemiyorum. Bir büyük yetersizliğim. İçinden çıkamıyorum. Kelimenin gerçek anlamıyla nefes alamasam da bu açıdan nefes aldım karantinada. Durdum. Uyudum. Film izledim. Merak ettiğimi araştırdım. Ciğerimin sökülmesine değdi neredeyse. Ciğerimizi bırakmadan olmuyor mu?