17 Kasım 2012 Cumartesi

Oynatmama Az Kaldı, İsmail Nerede?


Avazım çıktığı kadar bağırasım var bir süredir. Mecazsız, mübalağasız. Gözlerimi yumarak ve çömmekle çömmemek arasında bir pozisyonda, akciğerim ve ses tellerimin gücü yettiğince, alfabeden bir sesli harf seçip -çok da uzağa gideceğimi sanmıyorum, "A" işimi görür- alabildiğine geniş ve boş bir alanda bağırmak...tercihen Karadeniz'e karşı. Hırçın bile dengi dengine.

Avazım çıktığı kadar bağırasım var ama ben içime atıp susuyorum. Aklımdan geçenle ağzımdan çıkan birbirlerini yolda görse tanımazlar. Ne kadar öfke, üzüntü, endişe, korku, hayalkırıklığı varsa hepsi içimde. Dilimde ise "peki", "tamam", "evet", "haklısın", "haklısınız", "yaparım", "ederim", "giderim"... Asabiyetten hazzetmem, tamam da, çatışmadan bile kaçar bir halim var. Değil kavga etmek, tartışmaya bile mecalim yok sanki. He deyip geçiyorum, he deyip geçiyorum. Sen bilirsin deyince kavga olmazmış. Niye ki, bir olsa çok rahatlayacağım halbuki.

Annemin şu pembe kurdele hastalığına yakalandığını öğrendiğimiz sıra bende değişen bir şeyler olduğunu fark ettim. İnsan arkadaşlarını yanında görünce iyi hissediyormuş, iyi geliyormuş. Tek çocuklarda fazladan bir yalnızlık korkusu vardır belki de bilmem. Söz konusu sağlık olunca desteğe ihtiyaç duyuyormuş insan. Eskiden bu kadar yüklenmezdim arkadaşlık kavramına. Hep önemliydi, bilirdim ki adamlar gider arkadaşlar kalırdı yanımıza. Şimdi daha da önemli işte. Böyle durumlarda anlıyor insan arkadaşlarının seçilmiş bir aile olduğunu. Seçimlerini gözden geçiren de oluyordur eminim. İşte ben onu beceremiyorum. Nefes bile almadan kendine acımanın ve herkesten nefret etmenin, sevmeye üşenmenin yakınından geçtim çünkü. Tatsız bir yer, insanı içine çeken bir karanlık. Galiba sağlam bir tokat atmak istediğin insan hala önemsediğin insan oluyor. Bunun başka bir açıklaması yok. Ne hayatın ne de insan ilişkilerinin rasyonel olduğunu düşünmüyorum ve bu iyi bir şey. Jane Jacobs'ın şehirler için düşündüğünü her şey için düşünüyorum: planlanmamış, enformel, doğaçlama anlar bütünü. 

Bu da değil ki sadece. "Diyemedim ya la" anları fazlaca birikiyor bu ara. Ama ben biliyorum pis huyumu. İçime atıp atıp bir anda patlarım. Ucunda bir piyanonun asılı durduğu bir ipe benziyor sabrım. İp piyano taşır mı hiç? Lif lif kopuyor, yavaş yavaş. İnceliyor, inceliyor...geriye kalan tek bir lif bile taşıyor piyanoyu ama o da kopunca gürültü kıyamet. Piyano da pek elit bir metafor oldu. Türkçesi "skerler!" anı. 

İşte o an yaklaşıyor, duyuyorum. Her bir lifin kopuş sesini duyuyorum. İyi ki açık iletişime inanıyorum, bir de inanmasam ne olacak! Eskisi gibi inanmıyorum galiba. Bir hayrını görmediğimden olabilir. Sivri köşelerimi törpüleyeyim derken önünü mü alamadım ne yaptıysam. Bilenmekle törpülenmek arası bir şey yok mu lan, postmodern heykele döndüm anasını satayım!

İyi şeyler de var. Annemin sağlığının iyi olması gibi. Burcu'nun içinde hızla büyümekte olan çocuğun iki ay sonra aramıza katılacak olması gibi. Adam haklı aslında, "nefes almak" gibi. Dertli adama cinnet geçirtir belki ama sakin kafayla düşününce doğru. "Her şeye eyvallah de geç" kafası değil nefes almaya inanmak. "Bir çaresi bulunur elbet, enseyi karartmaya ne hacet" kafası daha ziyade. 

Neleri dert ediyoruz bütün gün. Öyle öyle ayları yılları zehir ediyoruz kendimize. Arada bir "değer mi" diye sormak lazım. Sonra, bir şeyler yapmak lazım mesela. Bana geldiler, geliyorlar hocam. 



5 yorum:

  1. Geldiler, gelecekler, geliyorlar.. ha geldiler, ha gelecekler; eli kulağında..
    https://www.youtube.com/watch?v=rfD0kncLvEM

    YanıtlaSil
  2. sevgili ayşec.,
    ellerine sağlık, çok severek okudum yine. ve harika! bir yazıda bunca gerçek ve güzel tespit:
    "arkadaşların seçilmiş aile oluşu..
    sağlam bir tokat atmak istediğin insanın hala önemsediğin insan oluşu..
    ve evet şehirler..
    piyanonun gerçekten de pek elit metafor oluşu ve onun çok daha içten hali:)..
    bütün gün neleri neleri dert edişimiz..."

    annenin iyi oluşuna sevindim, çok daha iyi olmasını (ve olmanızı) dilerim içtenlikle..

    YanıtlaSil
  3. çok teşekkür ederim sevgili ezgi :)

    YanıtlaSil
  4. dört yıl evvel şöyle demiştik:

    http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=13231778&utm_source=twitter&utm_medium=tweet&utm_campaign=social&utm_content=ama+arkadaSlar+iyidir

    YanıtlaSil
  5. ne güzel demişsiniz siz öyle.
    evet, arkadaşlar iyidir...

    YanıtlaSil