7 Ocak 2013 Pazartesi

O Kadar Güzel Ki

Dün sabah ana haber kanalım Twitter'da bir tweet gördüm: "Turkan Soray'in Besiktas Kabalci'da saat 3-5 arasinda kitabiyla ilgili imza gunu varmis. Yakinlardaki sevenlerinin ilgisini cekebilir." Bana diyor. Yakınlardaki seveni benim. İlk gençliğim Kabalcı'da geçti. Oldukça yakınım. Seveni desen, yıllardır siyah beyaz bir fotoğrafını bile taşırım cüzdanımda. Az alay konusu olmadım.

Özgür aradı sonra, "hadi çıkalım" diye. Dedim "çıkalım, bak hem de böyle böyle". Kendimden gayrı Muazzez Tahsin Berkand, Kerime Nadir okuduğunu bildiğim ve eski Türk filmlerinden konuşabildiğim yegane arkadaşım. Hatta yıllar önce Kabalcı tanesi bir liradan satmıştı o kitapları da neredeyse kiloyla toplamıştık. Toplamışız, daha tanışmıyoruz o zaman.

Kalın, uzun kuyruklu bir göz makyajı yaptım; Türkan kolyemi taktım boynuma. Kitsch'se kitsch kardeşim, seviyorum. Ayrıca ince düşünülmüş bir hediye kendisi. Normalde hiç de sevmem böyle şeyleri. Baskılı tişörtler, kupalar, takılar... bu değil ki sevmek. Lisedeyken de bir arkadaşım eski bir Türkan Şoray fotoğrafıyla çıkagelmişti elinde. Büyük, siyah beyaz; Çalıkuşu'nun setinde çekilmiş. Seveceğimi düşünüp internetten almış. Ben de almıştım bir tane, imzalı. 

Kuaföre gittim. Saçım da hazır. Sanki sevgilimle buluşmaya gidiyorum! "Geç kaldım, geç kaldım" diye panik panik yürümeler filan. Bugüne kadar yüzlerce kez kapısından içeri girdiğim Kabalcı'nın kapısından içeri adım atamadım. Özgür'ü bekliyorum. Yarım saat oldu, adam yok. Kabalcı'da her zamankinden fazla bir insan trafiği. Her yaştan kadın ve peşleri sıra sürükledikleri erkekler. Düşününce ben de farklı bir şey yapıyor değilim. 

Nihayet geldi Özgür. Apartman teyzesi lafa tuttuğu için gecikmiş. İçeri girdik ama her an "geri dönelim" diyesim var. Yalakalık gibi olmasın diye kolyemi kazağımdan içeri soktum. Merdivenlerden yukarı çıktık, olay yukarıda tabi. Bir sürü bacak ve korkuluk arasından gördüm onu. Dünya gözüyle Türkan Şoray'ı gördüm. Ben ona kitlendim, Özgür de bana bakıyor. Bakakaldım öyle. 

- E hadi al bir kitap da sıraya gir, ben fotoğrafınızı çekerim.

- Hayatta olmaz, kalbim durur. 

İzledim de izledim. Bir ara göz göze bile geldik.

Kalabalığı yarıp önlere geçmeyi akıl bile edemedim. Öylece izledim. 

Bedenine bakınca iri göbekli, yaşlı bir kadın var karşımda. Oturduğu yere güçlükle oturmuş sanki, fakat deri çizmeler içindeki ince ayak bileklerinin duruşu ne kadar zarif. Başının tepesinde toplanmış kömür karası saç peruk olsa gerek. Dudakları kendinden bağımsız hareket ediyor gibi. Makyajı, eski bir imgeyi yaşatmak için çırpınıyor. Gençliğinin maskesi gibi duruyor yüzünde. Eski bir hayali yaşatmak için inat etmeyegörsün insan.

Bir ara eline küçük bir ayna alıp makyajını kontrol ediyor. İnsan Türkan Şoray olunca tabi... Elleri titriyor. Çok içtiğim zamanların sonrası ellerim titreyince Türkan'a benzediğimi düşünüp salakça mutlu olduğum geldi aklıma. Türkan Şoray'a benzemek demek güzel olmak demek çünkü. İki filminin afişi asılıydı odamda. Sahaflarda Selvi Boylum'un afişini aramıştım fellik fellik de bulunca param yetmemişti. Çiçek Bar'ın duvarındakine bakardım hasetle.

Ve yıllardır cüzdanımda, nüfus cüzdanımın hemen arkasında fotoğrafını taşıdığım kadından bırakın imza almayı, yanına bile yaklaşamadım heyecandan. Bana gık dese hık diye giderim kalpten. Millet dokunuyor, öpüyor bir de. Bense bir mesafede durmuş, bazen kendi kendime bazen Özgür'e "çok güzel..." diye sayıklayıp duruyorum. Tam platonik aşk. Sorsalar onu en çok ben hakediyor, ben seviyorum ama nasıl sevmek... Sevmek Zamanı sevmek. Gerçeği, imgesini zedeler korkusu. Ben Türkan Şoray'ı değil, izlediğim onlarca filmde canlandırdığı kadın karakterleri seviyorum. O kadınlara, o hikayelere inandım ben. Sonradan cinsiyetçiliğin dik alası olduğuna uyansam da inandım bir kere. Sevgi, aşk, şefkat, fedakarlık, sabır, kin, intikam... hepsini o filmlerde görüp öğrendim ilk. Sonra da geri alamadım işte, içimdeki Türkan'ı bir türlü öldüremedim. 

O kadar güzel ki...


2 yorum:

  1. bende gördüm sultan'ımı. hem de 19 yıllık bir bekleyişin sonunda. mersin şehrinin buna mekan olacağı hiç aklıma gelmezdi. göz göze geldiğimizde elimde olmadan iki kez çığlık attım ama öyle çok yüksek değil, haykırış gibi. ben ne göbeğini gördüm ne makyajını. ona baktığımda aşktan başka hiçbir şey görmedim. öylesine güzeldi ki... yaşlı değildi, aslında yaşı yoktu. gölerim dolunca onun gözleri de doldu. bana bakıyordu ve ben üzüldüğüm için üzülmüştü. sanki beni yıllardır tanıyormuş gibiydi. ben yalnızca türkan şoray'ı seviyorum. bütün hatalarıyla, kusurlarıyla, üstün meziyetleriyle. canlandırdığı tüm kadınları o canlandırdığı için sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne mutlu size... ne güzel söylediniz "canlandırdığı tüm kadınları o canlandırdığı için sevdim". can vermiş adeta, onun canını sevmişiz biz de.

      Sil