16 Ekim 2016 Pazar

Hail the Conquering Hero (1944, Preston Sturges)

Paramount'un bir yönetmene "Yıldık senden, istemiyoruz seni" deme yollarından biri olarak film afişi

Preston Sturges'ın en iyi yedi filmi olarak anılan, Sturges' Seven da denebilecek yedi filmin sonuncusunu nihayet izledim ve kariyerindeki parlak döneminin sınırları kalın çizgilerle çizilebilen bu adamın o döneminin neden son filmi olduğunu anladım. Buraya sırf seri bozulmasın diye not düşüyorum, o derece. 





Konu


Tek boyutlu anne karakteri
Film, konusunu o sırada devam etmekte olan İkinci Dünya Savaşı'ndan alıyor. Woodrow (Eddie Bracken) bir küçük kasaba sakinidir. Babası o doğduğu sıralarda Birinci Dünya Savaşı'nda ölmüş, Woodrow'u annesi büyütmüştür. Kafasında "kahraman baba" imgesiyle büyüyen çocuk tıpkı babası gibi asker olmayı, esasen kahraman olmayı hayal etmektedir. İkinci Dünya Savaşı kendini göstermesi için biçilmiş kaftandır. Deniz piyadelerine katılır fakat bir hafta sonra kronik saman nezlesi nedeniyle terhis edilir. Woodrow utancından eve gidemez, annesini hâlâ orduda olduğuna inandırması çok zor olmaz zira anne karakteri tam ulus inşa süreçlerinde arzu edilen, teşvik edilen niteliktedir. Erkeklerini savaşa yollar, dönen olursa onu pancake'lerle besler doyurur, kendisini erkeklerinin kahramanlıkları üzerinden kurar ve sıkı sıkı ona tutunur. Fazlasıyla klasik bir gözü yaşlı, vefakar, cefakar anam, garip anam karakteridir.


"Şşş içcen mi bi tane daha? Şşş kime diyorum!"

Woodrow utanç içinde vakit öldürürken bir akşam yolu altı deniz piyadesiyle kesişir ve olaylar gelişir. Hikayesini paylaşınca askerlerin yürekleri burkulur ve onu annesine bir kahraman gibi teslim etmek üzere yola koyulurlar. Aslında Woodrow her zaman dürüstlükten yanadır ama filmin sonuna kadar pek bir irade gösteremez. Ordu Woodrow'a el koymuştur. 



Barda tanışma apayrı bir boyut kazanırken

Dedesinin çiftliği üzerine kurulmuş küçük kasabada her nasılsa annesiyle ipotekli bir evde oturmaktadırlar. Herkes herkesi tanır. Dolayısıyla Woodrow kasaba halkı tarafından coşkuyla karşılanır. Farklı şartlar altında kurban kesip kanını Woodrow'un alnına sürebilirlerdi, öyle bir esriklik hali. Tam o sıralarda bu küçük kasaba yeniden belediye başkanı seçmeye hazırlanmaktadır. Kadrolu belediye başkanının açıktan büyük bir fenalığını görmeyiz ama iyi bir adam olmadığı mesajı açıkça verilir. Woodrow'un sevdiceği Libby (Ella Raines) Woodrow'un "başkasına aşık oldum, bekleme beni" temalı mektubunu aldıktan sonra yıkılmış ama "kız kurusu" da olmak istemediğinden, yine birlikte büyüdüğü Forrest'la (Bill Edwards) nişanlanmıştır. Hatun boşa çıktı ya koş Forrest koş. Forrest kim? Belediye başkanı Noble'ın oğlu. Libby laf ola beri gele onunla evleneceği sırada Woodrow tekrar hikayeye girince olaylar hareketlenir tabi. 



Film boyunca Woodrow'un iyi kalpli ordu mensuplarıyla didişerek doğruyu söyleme çabasını, annesi ve kasaba karşısında küçük duruma düşme korkusunu, babasının pabuçlarını dolduramamış olmaktan duyduğu utancı izleriz. Tabi bir de gaza gelip onu belediye başkanı seçmeye kalkan halkı kendine getirmesi gerekmektedir. 



Yani?

Sturges'ın bu satirinin hedefinde kahramana tapınmacılık var. "Yapmayın, etmeyin gözünüzü seveyim" diyor. Savaş ve savaşanlar yüceltilmektedir, sivil cephedekiler de ellerinden geleni yapmaktadır. Ellerinden gelen en iyi şey de insanları kahramanlaştırmaktır. Sturges bu bakımdan en afili replikleri gedikli oyuncu kadrosundan William Demarest'e yazmış. Filmde, "gözünüzde büyütmeyin" mesajının taşıyıcısı filmdeki en üst rütbeli asker, en gözünde büyütenler ise siviller: Woodrow ve halk. Bunun yanı sıra, filmin hızlı temposu içinde gözden kaçabilecek şiddet referansları var. Onlar bana bilhassa çarpıcı geldi (halkı dövmek üzere kemerleri çıkarma?!!). Bizde olsa "orduyu yanlış gösteriyor" gerekçesiyle sansürde takılıp kalırdı. 


Kötülüğe bak, Domestos mikrobu gibi.
Filmin, kahramana tapınmacılığının yanı sıra küçük yer politikacılarını da eleştirdiği söyleniyor. Fazla aşina olduğuna körleşir ya insan, ben de o hesap pek dikkat etmedim o kısımlara. Fakat iyi laf çarptığı yerler var, hakkını yiyemem. Ayrıca Amerikan toplumundaki annelik algısını, "anneciliği" eleştiriyormuş. Anneliği gördüm de eleştirisi benim seçemeyeceğim kadar ince yapılmış olabilir. 



Bu arada filmin adındaki "Hail"e takıldım. Filmde çalınan marşlardan biri ve yanılmıyorsam şiirden uyarlama. Avrupa'nın "Heil Hitler" ile inlediği bir dönemde kahramanlık konusunu tartışmaya açan bir filmin adında "Hail" geçmesi... Sonuçta Hitler de kimilerine göre bir kahraman o sırada. Fatihliğine gelince, ona şüphe yok zaten. Geçen gün izlediğim Monsieur Verdoux'dan (1947, Chaplin) bir replikle bağlayayım burayı:  "Wars, conflict - it's all business. One murder makes a villain; millions, a hero. Numbers sanctify, my good fellow!"




Yapım

Nitekim o dönem orduyla ilgili olan filmler, standart sansür prosedürünün yanı sıra bir de savaş departmanının denetiminden geçiyor ama yalnızca birkaç küçük revizyonla yetinmişler. 

Öte yandan film Sturges'ın kariyerinde bir kırılma noktası olmuş. Kötü bir film olduğu için değil (aksine eleştirmenler bayılmış, en iyi senaryo dalında aday gösterilmiş vs), Paramount stüdyosu Sturges'ın pahalıya patlayan mükemmeliyetçiliklerinden ve kafasına buyrukluğundan (yani sanatsal özgürlüğünden) yıldığı için. Süresi dolan kontratını yenilememişler ve Sturges daha filmin kurgusu bitmeden sahneyi terk etmiş. Yapımcı DeSylva ön gösterimlerden aldığı olumsuz tepkiler doğrultusunda kesip biçmiş filmi. Ne zaman ki Sturges'ın bir önceki filmi The Miracle of Morgan's Creek hit olmuş, o zaman yapımcı Sturges'ı filmi bilabedel revize etmek üzere yeniden çağırmış. 


Arkada görülen, Sturges'ın hemen bir önceki filmi The Miracle of Morgan's Creek'in (1944) reklamı



Ella Raines (1920-1988)
Stüdyonun takıldığı nokta bize pek anlamlı gelecek cinsten değil: "Sürekli aynı yüzleri kullanıyorsun, halk sıkılır, farklı insanlar kullan azıcık". İnternet bilgisine göre Sturges da bir tür minnet duygusuyla ısrar ediyor bu insanlarla çalışmakta. Valla ben şikayetçi değilim kendilerinden. Hem zaten seyirci olarak alışığım beş bin filmde birden aynı yan rolleri görmeye. Ha Eddie Bracken'a kılım, onu tekrar görmesem de olurdu; aramaz, özlemezdim. Fakat stüdyo bir konuda haklı. Gerçekten Ella Raines'de küçük kasaba kızı tipi var mı allasen kim yaptı bu oyuncu seçimini? Stüdyonun hayvanlığı çekimler başladıktan sonra kadını kadrodan çıkarmaya kalkması, Sturges da ona atarlanıp karşı çıkmış. 


Eddi Bracken'a kıl olmamın sebebi şu pozlar sanırım. O parmağı alıp...

Filmin bir noktasında Sturges yine iki karakteri kaydırma planında veya takip planında konuşturuyor. Yani karakterler uzun uzun yürüyorlar, kamera da onları takip ediyor. Bunun ne kadar meşakkatli olduğunu bir önceki filminden biliyoruz. O yüzden izlerken "aynı seti, aynı rayları kullanmış sanki" diye gülerek geçirdim içimden. Hakikaten de öyle yapmış. Bir de adama pahalı diyorlar. 


Eddie Bracken'ın solunda Franklin Pangborn (1889-1958), sağında William Demarest (1892-1983)

Preston Sturges'ın şimdiye kadar izlediğim filmleri çıtayı epey yükselttiğinden bu en az sevdiğim filmi oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Amerika'daki sivil halkın ruh haline dair bir fikir edinmek için izlenebilir. Sturges'ın her zamanki gibi makineli tüfek temposundaki replikleri arasından yakalanabilenlerde yine ışık var ama göz möz almıyorlar. 

Sturges'ı bununla kapatmayacağım. Bonus olarak Unfaithfully Yours (1948) var sırada. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder