Hukuk sosyolojisi dersi için yazdığım ödevi buldum. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile TCK'nın ifade özgürlüğü ile ilgili maddelerini karşılaştırmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu başlık altında verdiği kararları incelemiş ve John Stuart Mill'in 1859 tarihli "On Liberty" kitabından bolca alıntı yapmışım. Ödevin İngilizcesi pek parlak olmadığı ve takip etmesi zor bir yapısı olduğu için tamamını paylaşmaktan vazgeçtim, kendisini iyi niyetli bir çaba olarak tarihin karanlığına gömülmek üzere bırakıyorum. Yalnız kullandığım alıntıları cımbızla çekip şuraya bırakmak isterim.
He evidently opposes the tyranny of the majority by
saying that “[i]f all mankind minus one, were of one opinion, and only one
person were of the contrary opinion”, the former would be no more justified to
silence the latter, than the latter would, if s/he had the power to silence the
former (20: 1989).
Experience, according to Mill, is not sufficient
for reaching truth, interpretation of the experience is as crucial indeed.
“Strange that they should imagine that they are not
assuming infallibility, when they acknowledge that there should be free
discussion on all subjects which can possibly be doubtful, but think that some particular principle or doctrine
should be forbidden to be questioned because it is so certain, that is, because they
are certain that it is certain” (25: 1989).
Blasphemy turns out to be a keyword
here, because a considerable majority of the untouchable issues are somehow
attributed sanctity. I am of the same opinion with Mill who happens to “condemn
the immorality and impiety of an opinion” (26: 1989). Going further, he points
out the fact that Christ had been considered to be a blasphemer himself. I suspect
if this signifies anything for a believer.
As John Stuart Mill puts it, “[o]ur merely social
intolerance kills no one, roots out no opinions, but induces men to disguise
them, or to abstain from any active effort for their diffusion” (34:1989). As a
result, most of the damage is actually made to those who could benefit from
such ‘perilous’ views rather than those who are made to be paid for holding
them. “There have been, and may again be, great individual thinkers, in a
general atmosphere of mental slavery. But there never has been, nor ever will
be, in that atmosphere, an intellectually active people” (36:1989).
Mill says “[n]o one can be a great thinker who does
not recognise, that as a thinker it is his first duty to follow his intellect
to whatever conclusions it may lead” (36:1989).
Ödevin sonunda, Avrupa'nın da bu hususta sütten çıkma ak kaşık olmadığını söylüyorum. Hatta bu dersi bugün alıyor olsaydım doğrudan "The Right to Blasphemy" başlıklı bir ödev hazırlardım. Bunu yaşam sayarsak, sonrasında fazla yaşamazdım herhalde.
Ödevin sonunda, Avrupa'nın da bu hususta sütten çıkma ak kaşık olmadığını söylüyorum. Hatta bu dersi bugün alıyor olsaydım doğrudan "The Right to Blasphemy" başlıklı bir ödev hazırlardım. Bunu yaşam sayarsak, sonrasında fazla yaşamazdım herhalde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder