Yazı yazmayı özlüyorum. Eskisi gibi, eskisi kadar yazmıyorum artık. Yazdıklarımın bazılarını beğeniyordum da ama asıl beni rahatlattığı için yazıyordum, buna ihtiyaç duyduğum için. Bulaşıcı bir alışkanlık gibi yıllar içinde yerine yerleşen suskunluğum en nihayet yazıya da sirayet etmiş olabilir. Yıllar içinde kök salıp içimi iyiden iyiye kaplayan bulaşıcı bir alışkanlık susmak. Konuşkan biriydim halbuki. Baktım ki sahiden faydasız, sustum. Alabildiğine sustum. Dilimi kesseler dert etmez, üstüne üstlük rahatlardım belki.
Birbirini yazdıklarından tanıyıp seven iki insanın birbirini tanıdıktan sonra yazımlarının değişmesi nedense ilginç geldi başta. Oysa çok doğal. Ben eskisi gibi melankolik değilim, o eskisi kadar sert eleştiriler yazmıyor çünkü mutluyuz ve hayat daha çekilebilir geliyor. Tek-kişiliğe bunca alışmış hatta teslim olmuşken iki-kişi olmak her şeyi değiştirebiliyor. Daha az homurdanıyor insan ya da daha az hüzünleniyor. Kış geldi ya onun hüznü başka, onun hüznü güzel.
Yalnızlığımı sevdiğim için sevdi beni, öyle çok sevdi ki içime kaçtı yalnızlığım. Ben kaçmadım, ben bi kaldım. Akşam işten çıkıp eve gelirken bir saksı mor menekşe getiren adamı sevmeyip ne yapayım? Kalmasa kalmayabilir insan –dert bir değil ya- ama sevmemek elde mi? Mutlu olmak istedim hep. Beceriksizce uğraşıp durdum bunun için. Küçük hayatımda büyük kararlar aldım. Yine alıyorum; karar almadan, seçim yapmadan olmuyor ya sanki daha becerikliyim artık. Olmalıyım çünkü geçen zamanın bir anlamı olmalı, olmak zorunda.
Suyu seviyor ama üstten konursa yaprakları çürüyor. Tabağına döküyorsun, o istediği kadar alıyor. Işığı da seviyor ama onu da doğrudan almayacak, pek nazlı. Kuruyan çiçekleri dalında bırakmıyor, temizliyorum hemen. Konuşuyorum da. Saksı çiçekleriyle konuşup, beslediği kumrulara gülümseyen kadın oldum. Gülümsemem nefes alıp verir gibi zaten. En azından bana öyle geliyor bazen.
Çok sesli bakıp gülümsüyor, çok esli yazıyorum. Bir de içimden sevmem var ki bulaşıcı olmayan bir alışkanlık olsa gerek bu, yine aynı yıllar içinde geliştirdiğim. Sessiz sedasız sevmekte üstüme yok yani, sessiz sitemsiz. Porselen dükkanında bir fil kadar titiz. Bu kadarı da belki fazla, belki yetersiz. Bilmiyorum, esler muktedir.
Güzel güzel..Ne alemdesiniz diye merak ediyordum, iyi gidiyormuş.:))
YanıtlaSilÇok şükür, yuvarlanıp gidiyoruz (biraz kilo aldık da) :)
YanıtlaSilSiz nasılsınız?
Bir aydır ağzım kulaklarımda.. Huysuzluğu bıraktım.:))
YanıtlaSilGerçi yakışıyordu ama çok sevindim :) Hani neredeyse hüzün-geçirmez bir kış olacak demek ki.
YanıtlaSilson zamanlarda havalar oldukça soğuk ama içler aksine sıcacık sanki benim, senin, onun...
YanıtlaSilne güzel...
beenmaya
sevgili ayşec.,
YanıtlaSilyazılarını özlüyorum. susma lütfen;)
:)))
YanıtlaSil