Kara kışın orta yerinde pıtır pıtır tomurcuklandı ya bu, nasıl mutlu oldum... Yani bir taşkınlığım görülmedi tabi ama içim aydınlandı desem yeri. Sabahları günaydın diyorum, içtiğim sudan veriyorum ona da. Bazen çok içimden gelince bir iki konuşuyorum, yaprağına bir öpücük konduruyorum filan. Çiçeklerle, anne karnındaki bebeklerle filan hep konuşmak lazım bunlarla. Hisseder bunlar. Sevmekse sevmek, hissettirmekse hissettirmek... sevgide sınır tanımam arkadaş. Bak dayanamadı açtı pıtır pıtır. E bu kadar sevgiye can mı dayanır!
Bazen inceden ürkmüyor değilim kedili kadınlara mı döndüm diye ama yok, değil. Benim cinsim bu, modelim böyle. Sıkıntı yok, kediye alerjim var.
Niyet ettim diyet yapmaya. Kabasını alacağım metabolizmamın izniyle. Sonra da gömlek, jet siyah kumaş pantolon artık ne gerekiyorsa. Bakacağız, uyduracağız bir şeyler. Bir iki topuklu belki, bol indirimlisinden. Burunlarına kadar salacağım da aşağı doğru yumuşacık akan bol kumaş pantolonun paçalarını... Kurumsallık akacak paçalarımdan, şıp şıp damlayacak. Aptal telefonlarımın sonuncusuna veda edip aklı başında bir tane alacağım sonra. Akıl şart. Ya bende ya onda, ikimizden birinde olsun da neme lazım.
Bir de antropolojiyi kıvırırsam bir sorun kalmıyor. Sahada çok tutuğum, kendimi tanıyamıyorum. Raporlarım keza. Kelime ekonomisi yapmanın ne yeri ne de zamanı. Sandığımdan yavaş adapte oluyorum, hoşuma gitmiyor bu. Ne yapabileceğimi biliyor ama yakınından bile geçmiyorum. Öyle olunca da sinir oluyorum. Halbuki eşşek gibi biliyorum tek ihtiyacımın biraz zaman olduğunu, zamanla her şeyin rayına oturacağını... en önemlisi bu işi sevdiğimi. Bir ayı geçti, çalışmadığım ilk hafta sonu bu. İşin garibi hiç söylenmedim henüz. Sabahları erken kalkmak beni bozacak sandım, saat çalmadan uyanıyorum çoğu sabah. Biraz daha uyusam diye düşündüğüm oldu bir kaç kere, onu kabul ediyorum. Ama her sabah evden çıkıp da bunu görünce hepsi geçiyor. İskeleye iniyorum, Harbiye dolmuşlarına bineceğim. Kuyrukta beklerken denizi seyretmeye dalıyorum bazen. Kulağımda Candan Erçetin. Bardağın yarısı doluysa biraz da ondan. Yalnız Valikonağı Caddesi'ni bir baştan bir başa yürümek koyuyor hâlâ ne yalan söyleyeyim, neden yalan söyleyeyim. Paralel gerçekliği düşünmemek için başımı önüme eğip adımlarımı sıklaştırıyorum. Bir Hint dükkanı var, tütsü kokusu burnuma her dokunuşunda yine gidebilsem keşke diyorum. Uzağın her türlüsü beni çağırıyor. En çok da henüz gidilmedik olanlar ama gidilmiş olanların da ayrı bir çekiciliği var. Ofise iniyorum, yerin üç kat altında evet. Her seferinde, iş görüşmesine ilk gelişim gözümde canlanıyor. Odaya geçiyorum. Duvarın neredeyse tamamını kaplayan geniş penceremizden bahçeye bakıyorum, bahçemiz çok güzel. Biraz bakımsız ama bu haliyle bile huzur vermeye yetiyor. Ta en başından beri biliyordum burada iyi olacağımı ya ilk defa doğru bir şey için inat ettim, sabrettim. Kim bilir nerede olacak, ne yapıyor olacaktım. Kader gibi kabullenmeye çalışıyor olacaktım, biliyorum. Oysa bunu öylesine ben seçtim ki, öyle çok seçtim ki bunu. Ayrıca çalışmak öyle yetişti ki imdadıma. Belki bu yüzden de hiç şikayetçi olmuyorum dur durak bilmeden çalıştığım zamanlarda bile. Evde öyle sıkılmışım ki, kendi içimi de öyle sıkmışım ki... İşte yalnızca adapte olması var yeni bir disipline ve yeni bir sektöre, onun dışında enerji kaynaklarım yerli yerinde. Yorulmaktan bile keyif alınca tastamam anladım ki hâlâ gencim... basbayağı gencim hâlâ.
Yalnız bu saatte uykum geliyor işte...
Sigaraya yeniden başladım.
sherlock holmes izlemek iyi geliyor. enerji veriyor. benim neyim eksik diye düşünüyorum. sonra buluyorum: cesaretim
YanıtlaSilneyse, telâşa mahal yok. yakında unutur ve eski ataletime dönerim.
cesaretten kastın damdan atlamak değil sanıyorum ki? :)
YanıtlaSilsherlock bazen iyice psikolojik gerilime bağlıyor, o beni geriyor biraz. bir yandan sher-locked bölümü muhteşemdi. öyle veya böyle bağladı kendine ve özletiyor şimdi.
hem nereye dönüyorsun, doktora var :)
gerektiğinde damdan atlamak tabii ki :-) neyse ki her zaman gerekmiyor.
YanıtlaSilevet işte o bölümü seyrettim. gece tekrarı vardı bi daha seyrettim. o sayede bir iki şey keşfettim. meselâ normal insanlar hayatlarının çok çok küçük bir diliminde belki saniyeler düzeyinde çalıştırıyorlar akıllarını. dâhi dediklerimizse dakikalar ölçüsünde kullandıkları için öyleler. saat ölçüsünde kullansak neler yaparız kimbilir.
yaa doktora var. kayıt yaptırdım sadece. aylardır hiçbişey yapmıyorum. hocalarla aynı okuldan (ekolden) olmayınca doktora zor.