2 Mayıs 2011 Pazartesi

Elinin Körüydü

İşte bu karikatürden bahsediyordum. Sevgiymiş, emekmiş...değil cihaz bozulmak, makine bile soğur. Sevgi neydi? Elinin körüydü. Film de gençliğimi mındar etti. Neydi neydi, o muydu bu muydu derken yarılandı yirmilerim. Şimdi sorsalar elinin körü o yüzden. Neyse ne, takıl işte sen, şart mı her şeyi peşin peşin bilmen? Mümkünmüş gibi. 


Cyber-stalker'lık da hakikaten emektir yalnız. Ne oluyor Türkçesi, siber-sapık mı? Bizim kuşaktan 10-15 yaş aralığını platonik aşık olarak geçirenlerin 20'lerinde cevval siber-sapıklara evrildiğini düşünüyorum. Biri de benim, oradan biliyorum. Biraz mübalağa var tabi ama keyfi gerçekten bambaşkadır. 


Önceden tanıdığın hatta sevdiğin hatta seviştiğin birinin hayatını internetten takip etmek deniz kestaneleri üstünde dans etmek gibi olsa da (?!) hiç tanımadığın, nefesinin nefesine hiç değmediği birini internetten tanımaya çalışmak çok heyecan verici olabilir. Profillerin dışarı kapalı olmadığı, tweet'lerin kilit altında tutulmadığı çağlardan bahsediyorum tabi. Gerçi bunun sözlüğü var, blogu var, mezunlar sitesi var, varoğlu var. İsteyince yoktan var ediyor insan. Hele birini tanımak, tanıyıp sevmek istemeyegör. 


Doğum tarihini öğrendikten sonrası tam bir saçmalık. Bir insanı burcunun özelliklerine dayanarak tanımaya çalışmak yani. Ve bunun burçlara inanıp inanmamakla pek ilgisi yok. Hatta açıkçası, bir insanın bir insanı yıldızlara sormasını oldukça romantik buluyorum. Evet evet, kelime bu: romantik.


Hangi filmleri çok sevmiş, hangi kitaplardan çok etkilenmiş, hangi müzisyene hasta ya da hangi şarkılarda kendini buluyor. Zuhal Olcay seven birini tanımıştım böyle. Hiçbir mantığı olmasa da "Zuhal Olcay dinleyen biri kötü olamaz" diye düşündüğümü hatırlıyorum. Aslına bakılacak olursa siber-sapıklıktan bile kârlı çıkmayı başarmış sayılırım. Anna Ternheim, Ane Brun, Shawshank Redemption, The Fountain yanıma kâr kalanlardan bazıları. Birini uzaktan, hiç tanışmadan tanımaya çalışırken bile değişip dönüşüyor insan. Onun hakkında yeni şeyler öğrenmeye çalışırken kendi hakkında yeni şeyler öğrenebiliyor. Herkes herkese bir şeyler katar, belki bundandır. Her zaman Yehudi Menuhin ya da Tanpınar ağırlığında olmak zorunda değil. O güne kadar izlememiş olduğun herhangi bir film, varlığından haberdar bile olmadığın bir müzisyen ya da hiç okumamış olduğun bir kitap. Okunmamış bir kitap...en çok da buna benziyor değil mi? Sen kitabı okurken kitap da seni dokuyor aslında. Bir daha aynı olmamak üzere değişiyor, farklı bir insan oluyorsun ve hepsi, hiç tanışmadığın, belki de hiç tanışmayacağın bir insanın varlığı sayesinde. Boşuna dememişler "uzaktan sevmek aşkların en güzeli" diye. 


Bu yazı da okuduğu blogun yazarına "facede sayfan var mı" diye soran kıza geldi. Elinin körü bacım affedersin.





7 yorum:

  1. çok çok güzel bir yazı olmuş yine. tamamıyla katılmaktayım. keyifle okudum :)

    YanıtlaSil
  2. afiyet bal şeker olsun, teşekkür ederim :)okuyucunu malzeme etmiş gibi oldum biraz ama sevgi emekti sonuçta, yapacak bir şey yok :)

    YanıtlaSil
  3. Milleti nasıl madara ettiğiniz konusunda ikinizin arasına girecek ya da siber aşklar üzerine yorum yapacak değilim.:))
    Ama bir tesbitin doğru ve canıma da okuyor o yüzden. Bir ağız tadı ile unutamıyoruz artık. Olmadık yerde olmadık anda karşına çıkıyor kaçamıyorsun. Eskiden, ev telefonunu siler giderdin telefon defterinden(Hayır cep telefonundaki değil, küçük minik bir şeydi.Kağıttan yani.Kalemle dolduruluyordu) Bir süre sonra zaten zihin de unutuyordu rakamları.BElki, bir kaç arama.Sesini duyduğunda dinleyip kapattığın.Ya da açılmayan telefon. Gelenin senin aradığını bilme olasılığı da yoktu çünkü elektronik beyin de yotu gelen numarayı yakalasın.( Bu bile aslında özel hayata müdahale sayılır.Ne güzel, çaktırmadan arama yapabiliyordun oysa şimdi arayan aleni.Aranan da) Mahremin gizemin tadı tuzu kalmadı. Unutturmuyor bu meret bir türlü.
    O zaman, bırakın da face to face yapsın kızcağız. Sanal da olsa.Belli mi olur bakarsınız face i hoşuna gider.:))

    YanıtlaSil
  4. Yapsın efendim, beni bozmaz. Okuyucusu olduğum okuyucumla okuyucusu arasına nifak sokmak değildi zaten amacım, hanım kızımız vasıtasıyla toplumumuzun kanayan yarası hazırcılık&kolaycılık kardeşlere değinmek istedim.

    Gelişen teknoloji ve insan hafızası arasında dediğiniz gibi bir ilişki var gerçekten. Silip bloklamak çözüm olmuyor. Tek umudumuz, teknolojinin daha da gelişip Eternal Sunshine of the Spotless Mind'a ulaşabilmesi. Gerçi önce unutmak isteyip istemediğinden emin olmalı insan. Yoksa bir teknolojiye bir şarkılara bok atmanın alemi yok kanımca.

    YanıtlaSil
  5. Hatırlamak acıtır.. Bir de İspanyol atasözü ben diyenin yalancısıyım: Perdonal es olvidar. Unutmak affetmektir; der-miş.
    Bazen elini ayağını tutması gereken bağlara gereksinim duyar insan, teknoloji işte o bağları çözdü.

    YanıtlaSil
  6. face'de sayfan var mı? :P

    YanıtlaSil