26 Nisan 2019 Cuma

Kayıp

Bugün, teklif edildiği zaman korkudan geri çevirmemem, kabul etmem için beni yüreklendirdiğin işim gereği elime koca bir kutu dolusu, Yılmaz Güney’le ilgili arşiv malzemesi geçti. Orijinal film afişleri, fotoğraflar, baskıdan daha dün çıkmış gibi canlı gazete kupürleri, cinayet haberleri, hapislik yazıları, sevgilileri, fotoromanları, ilk defa gördüğüm fotoğraflar… Her birini tek tek incelerken nasıl heyecanlandım anlatamam, anlatmama gerek yok. “Keşke şimdi tam şurada olsaydı” dedim, “benden daha çok heyecanlanır, gözleri ışıl ışıl parlardı”. O yüzden parlayıp parlayıp söndü gözümdeki ışık. Bir iki saatin sonunda kutuya her şeyi sırasıyla geri koyup kapağını kapattım, kutuyu da masamın hemen yanına, yamacıma koydum. Yılmaz Güney’e biraz benzediğini söyledi arkadaşım. Dün akşam Süleyman’ın barındaki Sadri Alışık fotoğrafına yine gözüm dalmıştı. Bir de Fikret Hakan var... Ama seni en çok Pütün mutlu ederdi. Eğer öyle bir kabiliyetin varsa tabi. Benim vardı, kayıp. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder