Var. Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi kesinlikle var.
Bilmesine biliyordum da iyice anladım bu sabah.
Pastırmanın üstüne yumurta kırarken mutluluk taştı içimden.
Dün Ney'le Mey'le'de içtiğimiz rakıdan mı, yediğimiz topikten mi acaba. Nedir bizdeki bu güzellik?
Neredeyse bir sene olacak. Nasıl geçti zaman? Nasıl böyle güzel bakabiliyoruz hala? Hep böyle bakacağız, hissedebiliyorum. Bazı insanları sevmemek, gözlerine sevgiyle bakmamak çok zor.
Şanslıyız, doğru. Yirmi milyon insan yaşıyor bu şehirde. Yirmi milyon yalnızlık var. Gerçi yalnızlık hep var ama bu başka türlü bir şey. Hiç tanışmayabilirdik ama tanıştık. Bu çok güzel bir şey.
Sadece şans değil. Birikim de var. Öğreniyorsun. Hayat öğretiyor. Sıkıysa öğrenme. Bizden öncesini hiç konuşmadık ama biliyorum ki çok iyi, çok güzel kadınlar sevdi bu adam. Kadınlar da bu adamı sevdi. Zaten insana pek fazla seçenek bırakmıyor. Sonra bir şeyler oldu, üzüldü, çok üzüldü. Üzdüğü de olmuştur, eminim. İnsanız. Ben çok şanslı bir kadındım. Çok iyi birkaç adam tanıdım. Çok sevdim. Zaten en iyi yaptığım şey bu hayatta. Sonra bir şeyler oldu, çok üzdüm çok sevdiğim birkaç adamı. Tabi yara almadan çıkmanın yolu yok bu işlerde. Az üzülmedim ben de, az parçalanmadım, az yanmadım. Böyle öğreniyor insan. Yanarak, yakarak, yana yakıla öğreniyor. Kıymetini anlıyor bazı şeylerin.
Kaybederek kazanmak gibi biraz. Öyle çok hata yaptım, öyle çok kaybettim ki anladım.
Pazar sabahı sevdiği insanla uyanmanın, sonra kalkıp çay demlemenin, pastırmalı yumurtanın kıymetini mesela. Kahvaltıdan sonra parka inip oyun oynamanın, oyun arkadaşı olmanın, terlemenin, su içmenin. Anlıyor işte insan. Hep biliyor belki ama zamanla anlıyor. Zaten zaman başka ne işe yarıyor bilmiyorum.
Leyla'nın sonunu da hala bilmiyorum ama Pazar sabahında bir mutluluk var, orası kesin.
Bilmesine biliyordum da iyice anladım bu sabah.
Pastırmanın üstüne yumurta kırarken mutluluk taştı içimden.
Dün Ney'le Mey'le'de içtiğimiz rakıdan mı, yediğimiz topikten mi acaba. Nedir bizdeki bu güzellik?
Neredeyse bir sene olacak. Nasıl geçti zaman? Nasıl böyle güzel bakabiliyoruz hala? Hep böyle bakacağız, hissedebiliyorum. Bazı insanları sevmemek, gözlerine sevgiyle bakmamak çok zor.
Şanslıyız, doğru. Yirmi milyon insan yaşıyor bu şehirde. Yirmi milyon yalnızlık var. Gerçi yalnızlık hep var ama bu başka türlü bir şey. Hiç tanışmayabilirdik ama tanıştık. Bu çok güzel bir şey.
Sadece şans değil. Birikim de var. Öğreniyorsun. Hayat öğretiyor. Sıkıysa öğrenme. Bizden öncesini hiç konuşmadık ama biliyorum ki çok iyi, çok güzel kadınlar sevdi bu adam. Kadınlar da bu adamı sevdi. Zaten insana pek fazla seçenek bırakmıyor. Sonra bir şeyler oldu, üzüldü, çok üzüldü. Üzdüğü de olmuştur, eminim. İnsanız. Ben çok şanslı bir kadındım. Çok iyi birkaç adam tanıdım. Çok sevdim. Zaten en iyi yaptığım şey bu hayatta. Sonra bir şeyler oldu, çok üzdüm çok sevdiğim birkaç adamı. Tabi yara almadan çıkmanın yolu yok bu işlerde. Az üzülmedim ben de, az parçalanmadım, az yanmadım. Böyle öğreniyor insan. Yanarak, yakarak, yana yakıla öğreniyor. Kıymetini anlıyor bazı şeylerin.
Kaybederek kazanmak gibi biraz. Öyle çok hata yaptım, öyle çok kaybettim ki anladım.
Pazar sabahı sevdiği insanla uyanmanın, sonra kalkıp çay demlemenin, pastırmalı yumurtanın kıymetini mesela. Kahvaltıdan sonra parka inip oyun oynamanın, oyun arkadaşı olmanın, terlemenin, su içmenin. Anlıyor işte insan. Hep biliyor belki ama zamanla anlıyor. Zaten zaman başka ne işe yarıyor bilmiyorum.
Leyla'nın sonunu da hala bilmiyorum ama Pazar sabahında bir mutluluk var, orası kesin.
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya
Pastırmalı yumurta kokulu sabaha uyanmak... insan sırf bunun için aşık olur.:))
YanıtlaSilPastırmalı yumurtanın aşkla bir ilgisi olmalı o zaman :))
Sil