18 Nisan 2014 Cuma

Buz

"...Aureliano içinde yaşadığı anı anlatan bölümün şifresini çözmeye koyuldu. Bir yandan şifreyi çözüyor, bir yandan okuduklarını yaşıyor, konuşan bir aynaya bakıyormuş gibi son sayfalarda yazılı olayları söyleyerek yaşıyordu. Sonra kendi ölümünün nasıl ve ne zaman olacağını öğrenmek için birkaç sayfa daha atladı. Son satıra gelmeden önce, o odadan çıkamayacağını anlamış bulunuyordu. Çünkü el yazmalarında, Aureliano Buendia şifreleri çözdüğü anda aynalar (ya da seraplar) şehrinin rüzgarla savrulup yok olacağı, insanların anılarından silineceği ve yazılanların evrenin başlangıcından sonuna dek bir daha yinelenmeyeceği yazıyordu. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkûm edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olmazdı."

Babamla annemin kütüphanelerinde bulmuş olmalıyım. Değirmendere'deki sahaftan aldığım "Sevgili Arsız Ölüm" olmalı, yoksa onu da mı kütüphanede bulmuştum? İki büyülü gerçek birbirine karışıyor. 

Sander Yayınları. İkinci baskı, Temmuz 1981. Ben daha yokum. Seçkin Teyze çevirmiş kitabı. Kapağın sarı tonu hikayenin coğrafyasından mı, yoksa yılların sarısı mı ayırt etmek güç. Saman sayfalar desen iyice sararmış. Ardına kadar açmadan, incitmek istemeyen, dokunmalara kıyamayan bir özenle çevirdiğimi hatırlıyorum sayfaları. Normalde kurşun kalemle işaretler bırakırım kitaplar üzerinde. Buna kıyamamış, tek bir nokta bile koymamışım. O yüzden de beni en çok etkileyen pasajını ya da cümlesini bulamadım kitabın. Ben de tuttum, son paragrafından bir bölüm iliştirdim buraya. 

Bana gerçekliğin büyülü olabileceğini göstererek beni büyüleyen adama minnetle. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder