“Ne abi benim blogumun konsepti? Çok mutsuzum, hayat çok boktan… ergen mi oynuyor lan burada?! Mutluyum, yazıyorum işte…”
Bu konuşmanın üstünden bir iki hafta geçti. Hala kulakmemesi kıvamındayım. Daha bugün “bir dur, yeter bu kadar minnoşluk” dedim kendi kendime. Önünü alamazsak Sınır Tanımayan Minnoşlar’a katılıp ortadan kaybolacağım. Yüzümdeki gülücük, telefonla konuşurken yaptığım küçük dans filan hiç hayra alamet değil. Telefonu kapattığımda karşılaştığım bakışlar bunu destekler nitelikte: “Sen demin ne yaptın orada öyle?!”
“N’aber ayşec.?”
“İyidir abi, yuvarlanıp gidiyorum.”
Delikanlı adam mecaz yapmaz usta, harbiden yuvarlandım geçen gün. Merdivenin en üst basamağından başladım, en altta buldum kendimi. Kafa göz ne varsa yardım. Yani yarmadım da epey örselendim diyelim. Delikanlı adam hastaneye gitmez. Gitse ölür çünkü. Ha baktı ki gitmese de ölecek sağlık karnesini de kaptığı gibi tıpış tıpış… Geçici görme kaybı yaşa da sıkıyorsa gitme. Arkadaşımla birlikte acil kapısından bir girişim var. Ne rujum eksik ne parfümüm, gözümde güneş gözlüğü pıtır pıtır girdim. Durumu açıklayınca “hiç merdivenlerden düşmüş gibi bir haliniz yok” dediler şaşkınlıkla. “Umarım nöroloji de sizin gibi düşünür” dedim. Tomografi, ultrason, film…allah ne verdiyse çektirdim valla. “Hamile misiniz ya da hamilelik şüpheniz var mı?” O kadar çok sordular ki “lan?!” dedim en son. Olmadı mini mini tosbağalar getiririm dünyaya. Rafael, Mikelanjelo filan. “Hamile misiniz” neyse de “iyi misiniz” diye soran doktor neydi öyle? He, iyiyim. Geçerken uğradım, sizden naber? Ölüyorum lan, bir şey yapın!
İtinayla zedelediğim kaburgam yüzünden yüzemiyorum tabi şimdi. Yazlık teyzesi oldum çıktım. Yan evdeki ailenin gürültücülüğünden yakınıp duruyorum. Kadınlarından ayrı, çığlıkla iletişim kuran çocuklardan ayrı… Gerçi geçen gün iki süper veletle tanıştım. Yaşları olsun 5-6. Bruce Springsteen, Queen, Bon Jovi filan söylüyorlar. Daha doğrusu kız rock seviyor, oğlan klasik. Seviyor dediğim Mozart filan takılıyor oğlan, piyano çalıyor. Kızın bir yemek yiyişi var, elle dalıyor. Nasıl iştahlı, nasıl aşkla yiyor. Çocuklara mı bayıldım yoksa Amerikan tipi çocuk yetiştirmeyi mi çok tuttum emin değilim fakat yaptın mı böylesini yapacaksın. Bir şey yapıyorsun tam yap.
“Dediş, dediş!” diye bir koşuşları vardı zaten. “Yemişim doktorayı” dedim, “şunlardan yapsam ya bir iki tane”. Nereye yapıyorsun, yavaş yap. Düzenli bir işin, bir gelirin olacak da o birikecek de…ölme yumurtalarım ölme. Onu geç, hem kariyer hem çocuk yapan kadınlara hayranım. Bahsettiğim çocukların annesi Harvard’da öğretim üyesi, gencecik bir kadın. Kendi güzel, kariyeri güzel, çocukları güzel… her dalda birinci olmak bu işte. Bonus olarak eş de öyle, o da öğretim üyesi filan. Doktor ebeveynler mesela, hastasıyım. Ya insanların hayatları parlıyor, gözümü alıyor resmen.
Boris Vian okuyorum ikidir. İster istemez hayatına takılıyor gözüm çıkasıca. 26 yaşına geldiğinde en sağlam üç romanını yazmış bitirmiş adam. Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşı hiçbir zaman pek sallamadım ama bu baya koydu. Ben de 26 yaşındayım ve hiçbir yere varabilmiş değilim. Genç ölmüş ama tek saniyesini boşa geçirmemiş adam. Deli gibi yaşamış. Ben mıy mıy mıy. Bir şey yapmalı değil mi Cahit Abi?
Bir durun ya, valla çok acayip şeyler yapacağım ben de. Çok süper projelere imza atacağım, hissediyorum. Azıcık hırsım da olaydı iyiydi. Bu kafayla şu hayatta ne hırsım olabilir ki diye düşünüyorum, iyi yaşamaktan başka bir şey gelmiyor aklıma. La dolce vita lan. İşi amaç haline getirmeden, “kendi işim gibi” palavrasını yiyip yutmadan çalışıp iyi yaşamak lazım. Bunları da bir kenara koyan insanlara hipi diye burun kıvırıyorlar ya o burunlarına bir tane geçiresim geliyor. Takım elbise giydim, plazada çalışıyorum; işim, eşim, arabam hepsi on numara. Hayat bu mu lan, gerçekten bu mu? Bu kadarcık mı? Kapitalizmi de bozdunuz yemin ederim, doyumsuz olmanız gerekmiyor mu sizin? Aklının alabildiği en çılgın şey güvenli ekstrem sporlar mı gerçekten, güvenli adrenalin? Bok atar gibi oldum biraz ama düşünüyorum gerçekten. Bu türden kravatlı bir hayatın prestijli olduğunu kurgulayıp bu kurgu içinde nefes almadan böbürlenen insanları izlerken “bu mu” diye soruyorum, ne yapayım. Benim için bu değil, onu biliyorum…ama ne, bilmiyorum.
Daha bik bikleneyim mi? İstek üzerine bu kadar. Gidip bikini izlerimin kontrastını arttırmaya devam edeceğim şimdi. Hem Bodrum kanunlarına aykırıdır burada dertlenip tasalanmak. Güneş kreminin kokusu, kekik kokusu ve ağustos böceklerinin sesi de bana katılıyorlar. Kendi bahçesinin domatesi, salatalığı, zeytiniyle kahvaltı edip, akşam üstü kendi bahçesinin yeşil mandalinasıyla cin tonik içen insanın herhangi bir şeyi dert etmesi çok zor be. Merdivenlerden yuvarlandığım halde kafam gözüm hala sağlam; sevdiklerim iyi ya, her şeyin çaresi bulunur.
Ayşec. begonvilli günler diler.
"Bir durun ya, valla çok acayip şeyler yapacağım ben de. Çok süper projelere imza atacağım, hissediyorum. Azıcık hırsım da olaydı iyiydi."
YanıtlaSilben de aynen böyle hissediyorum ve kırk yaşındayım. yorumu sana bırakıyorum...
Tatile gidip fotoğraflayan, yazan çizen herkese epey saydım sövdüm bu aralar ( sırf kıskançlığımdan) amma yok sana bir şey dememiştim. Kızcağız mutlu be, bari buna beddua etme demiştim kendi kendime.
YanıtlaSilMerdivenlerden çıkarken bari dans etmeyi bırak.. Haadi geçmiş olsun.
Not: Fatihi de sallama bence. O yaşa geldiğinde, indirmediği klasik dinlemediği hoca kalmamış. İskender kıvamında adam. Filozof-kralların sonuncusu belki de. Tamam eli biraz kanlı ama yine de Filozof-Kral. Demedi deme.
Onat, beni kör kuyularda yorumsuz bıraktın. Ne diyeyim bilemedim. Empati kurabildiğine eminim ama sıfıra benim kadar yakın olduğunu pek zannetmiyorum.
YanıtlaSilAvram, zumlanmış begonvil tatil fotoğrafı sayılmaz bence. Lahos buğulamayla sahil restoranını da saymasak olur. Hem 2 ay sonra Hindistan'dan bildirmeye başladığım zaman ne olacak, epey papara yiyeceğim herhalde sizden?
Çıkmıyordum, iniyordum merdivenlerden. Neticede gene indim tabi ama düşündüğümden biraz hızlı oldu.
Not-a-Not: Fatih'i sallamak sallamamak demeyelim de bir Vernon Sullivan/Boris Vian gerçeği var şimdi :)
Hangi Vernon Sullivan?:)))
YanıtlaSilaysec bsg çay koy allasen. bu ne lan, bodrum bikini izi, güneş krem,kekik kokusu... lan ben burda hava 15 derece 1 haftadır güneş yüzü görmemişim.evde hırkamla oturuyorum. bu nasıl hayat üleeeeeeeeeeeeenn...????!!!!!!!!!!
YanıtlaSilbasını susturuyorlar! :P tamam tamam, sustum...şimdilik :)
YanıtlaSil