Yirmi beş yıl önce bugün doğdum.
Beş yıl önce bugün aşık oldum ve aradan geçen süre boyunca aşkın doğmaktan kutlanmaya daha değer olduğunu düşündüğüm için doğum günümü hiç kutlamadım.
Beş yıl sonra ilk defa -artık- doğduğum günü sadece doğmuş olmam münasebetiyle kutlamak niyetindeyim.
Aynı şehir, aynı yağmur, hatta aynı siyah elbise ama yeni olmasa bile bambaşka bir gün. Geriye sadece hikayesi kalan kendi küçük aşk hikayemi usulca kaldırıp koyabileceğim bir yer bulmalı şimdi. Kırpıp yıldız mı yapmalı yoksa yakıp küllerini denize mi savurmalı bilmiyorum.
Geçen gün Tunalı'da yürürken tesadüfen gördüğüm bir yeri kestirdim gözüme: İçi aydınlık, ferah; girişinde Ferzanvari renkli lambaları olan bir balıkçı. Daha yer ayırtmadım, kim gelir kim gelmez emin değilim. Yer yok diyecekler belki de. Belki de kimse gelmeyecek. Ne zaman böyle karamsar oldum bilmiyorum.
Kalabalığı seviyorum, uzun masaları, ağzına kadar dolu evleri, laf atmaları, kahkahaları... o insanların arasında sorun yok mu, var elbette ama gene hep birlikteler. Hiç bitmeyecekmiş gibi akan içki, arkadan eksik olmayan hem huzurlu hem keyifli bir müzik ve sarı sıcak bir oda yahut tepesinden renkli küçük lambalar sallanan bir teras.
İnsanın yanına yakın arkadaşları ve ailesi kalıyor. O yüzden bugün düşünmeyeceğim ne kadar yalnız olduğumu. Aşkı-bulmuş-ve-kaybetmiş ya da yalnız öleceğim gibi şeyler getirmeyeceğim aklıma. Ne münasebet efendim. Zaten en güzel yıllarım gamla kasavetle geçti, artık kafi. Yirmi beş, ilk defa aşık olmak için geç belki ama mutluluktan ümidi kesmek için de erken be abi. Ara ara uzaklara dalabilirim, gözlerim dolabilir. E kusura bakılmasın, ot gibi yaşamadım bu kadar yıl.
Biraz bocalıyor olabilirim neyi nasıl kutlayacağıma dair, lakin ikinci dubleden sonra toparlayabileceğime inanıyorum.
Ne demiş kadın: "İntihar etmeyeceksek içelim bari."
biraz geç kalmışım.mutlu yıllar.
YanıtlaSilumarım tek başına geçirmemişsindir doğum gününü.
HCB
hayır, bu sefer değil.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim.