11 Temmuz 2010 Pazar

Yenik


Bu harbin galibi yok. Harp bitti, biz de onunla birlikte.

Söyleseler inanmazdım böyle olacağına. "Ama bu çok aptalca, olmaz öyle şey" derdim muhakkak. İyi bir adamın ölümü tüm iyiliğini öldürür mü dünyanın? Eşleriyle, eşyalarıyla gömülen bir mısır prensine eşlik mi ediyorum karanlık mezarında? Eşi ölünce diri diri yakılan kadınlar gibi.

İyi bir adam ölünce iyilik de onunla birlikte ölür mü? O eşin o mezara başka türlü girmesi mümkün mü?

Kötü bir insan olduğum oldu. İnsanın içini donduracak kadar soğuk, mesafeli, uzak. Gene de hissiz olmadım, ıssız kalmadım ben. İnsanlar değişir, biliyorum, anladım. Peki insan böyle ölür mü?

Zaman ilerledikçe açığa çıkıyor etkisi. Kara bir delik gibi her şeyi çekiyor içine. Dev gibi seven adamların sevdasını, iyilikle güzellikle ışıldayan gözleri. Şimdi hepsi yalan çünkü. Artık hepsi yalan.

Yas tutuyorsun demişti doktor. Yas tutmaz ki kaybıyla beraber kaybolan kadın. Bunu dediği zaman daha aşikar bile değildi şiddeti kaybın .

Ben öldürdüm. Aşk cinayeti diye yazın. Önce eşini, sonra kendini, sonra tekrar kendini. Girdiğim bu delik, bir öncekinden bile karanlıkmış meğer. İnanç abartılıyor sanırdım. Önemliymiş sahiden. İnancını yitirmeyegör, rengi soluveriyormuş her şeyin.


Ne güzel de itirazım vardı halbuki. Öyle ya, diri diri yakılmak için fazla meftunum hayata. Tabi ne demiş üstat? "Sen elmayı seviyorsun diye..." Şarabın yanına gitmese de, ki gitmiyor, elma mühim mesele. Farklı bostanların domatesleri yazgı der boyun eğerler hüsrana, oysa elma öyle mi ya? Elma seni geri sevmese de "hüsran" deyip oturmazsın yerine, daha çok seversin ve daha çok.

Ne demişti ilk aşkım? "Körler onları göremese de yıldızlar vardır". Sanırım kör oldum üstadım. Bırak yıldızları, senin satırlarına açılan zeytin gözlerimde senin bile aksin yok. Gene de her gece yatmadan sana uzatıyorum ellerimi. Saat 21-22 şiirlerinden rastgele bir sayfa açıp okuyorum. Sen bana yazmışsın meğer...küçük kız oyunları oynuyorum. Tül perdeye dolanınca gelin oluveren küçük aşığın, gözleri kör bir kadın şimdi. Ah ama bir sabah pijamaları ve terlikleriyle kaçan adamdan ne bekleyebilir ki kadın? İnanmadığım ilk adamdın, bak en son gene payını aldın.

Cevap ver bana.
Bana cevap verin.
Bencilce güven talebiniz karşısında boş gözlerle bakıyorum her şeyi bilen gözlerinizin içine. Madem her şeyi biliyorsunuz bunu da bilin. Şimdi baştan yenik mi sayılacak her iyilik? Her güzellikte bir gölge mi olacak? Gemisini terk etmeyen bir farenin suallerinin ne ehemmiyeti olabilir fakat. Halbuki tek istediğim bir "hayır" cevabı. Zahmet etmeyin, ona da inanmayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder