16 Eylül 2010 Perşembe

Ev

Evim diyebilmek. Piraye’sinden bahsederken “bu bahiste realite umurumda değil” diyen Nazım’a öykünerek diyorum ki benim de bu bahiste unheimlich umurumda değil. Elbette ki sen evine evim diyorsun diye evin de sana benim diyecek değil. Lakin bir ev var, inanıyorum. İnanıyorum dedim, evet. İnsan her zaman söylemiyor, söyleyemiyor içinden geçenleri. Toplumsallıktan anladığım da buna benzer bir şey aslında. Düşündüğümüz, söylediğimiz ve yaptığımız bir değil. Öyle düşünüp, böyle söyleyip, şöyle davranıyoruz. Ne tutarsızlık, ne çelişki, ne de kötü niyete yoruyorum bunu. Tam da böyle bir şey diyorum. Hatta başka türlü olamazdı. Toplumsallığın bir özü varsa şayet, bu olabilir diye düşünüyorum.

İnanmıyorum diyorum. Doğru değil. İnanıyorum var, ben deli değilim. Doğduğun yer de olmayabilir, doyduğun yer de. Sevdiğin yerdir evin, benim dediğin. Adı konmuş ve konmamış her duyuyla sevmekten bahsediyorum. Bu ağaçların hışırtısı, gölgesi, reçinesi, börtü böceği, saksağanları yahut gözlerindeki sevginin derinliği gibi. Her eğimini biliyorum; her taşı aklıma kazılı bu binanın kantininde güneşin nasıl battığı çıkamaz aklımdan. İster akşamın bir vakti ister körü olsun sabahın, nereye gideceğimi bilmediğimde ayaklarımın beni getirdiği yer burası. Avazım çıktığı kadar ağlasam da beni sükunetiyle sarıp sarmalar. O hep böyle yapar, sonra ben yatışırım.

Ayakkabılarımı çıkarabilir, yalınayak koşabilirim. Hiçbir şey batmaz ayağıma, batsa da yakmaz canımı. Çok sarhoş olabilirim burada, uzanırım çimlerine. Ben dururum dünya döner, ben dönerim durur dünya. Döner durur, döner gelirim yine buraya. Kaşlarını çatmaz, sırtını dönmez bana. Her koridoruyla tanır beni; muslukları, kaloriferleri, kapı kolları ve ayaklarımı sarkıtıp oturduğum balkonlarıyla. Uzun zaman sonra beni karşısında görünce gözleri ışıldar. Sormaz çünkü bilir ne istediğimi. Patatesli poğaçamla demli çayımı uzatır gülümseyerek. Kokusunu duyunca unuturum her şeyi. Elimi tutan eli ikinci elimdir. Gözlerindeki yansımamda nefes alıp veririm. Kapısında adım yazmayabilir, anahtarımı içeride unutmuş olabilirim. Dahası depremler, yangınlar, seller geçebilir başımızdan. Yanı yöresi değişebilir. O bunu bilmeyebilir ama ben bulurum evimin yolu.

…bir insan bir insanın evi olabilir. Biliyorum.

2 yorum: