2 Eylül 2010 Perşembe

Modernité a venir



sonra yüzümüzdeki savaş boyalarını çıkardık
ve konuştuk iki uygar insan gibi...
bana som kayaları...
dar boğazları...
kendi iç geçitlerini gösterdi...

lale müldür



Fazla uygarlaştık. Tutturduk bir medeniyet ki tuttu sarıp sarmaladı, nüfuz etti derimize derinimize. Medeniyetten kasılıp kavrulduk. İçimiz yandı tutuştu, soğuk bir mojito söyledik. Rol yapmıyorduk, biz buyduk bu kadardık. Devasa bir sahne ki ne kulisi, ne perdesi, ne de merdivenleri vardı. Yangın çıkışı meçhule çıkıyor diye biliyorduk, aklımızdan çok geçti ama yeltenmedik. Bu sahnede drama tehlikeli ve yasak. Ayrıca yersiz ve gülünç. Sakin ses tonları ve anlayışla inip kalkan başlar geçerli. Suç yok, suçlu yok burada. Suçlamıyor yargılamıyoruz, anlıyoruz sadece. Anlayıştan, duyarlılıktan kırılıyor un ufak oluyoruz.

Seni suçlamıyorum Asla affetmeyeceğim. Anlıyorum Anlamak değil suratına bir tane geçirmek istiyorum Kendine gel. Güzel kızmış Neden sana öyle bakıyor. Mutlu olmanı isterim Ne olur olma. Arkadaş kalırız Yeter ki yanımda kal. Bir tane daha içelim mi Beni öpmen için seni sarhoş etmem gerekmeseydi keşke. Dur sana yatak yapayım Yanıma gel. Hangi filme gidelim Elini tutmadan biraz daha yürümektense şurada ölmek istiyorum. Yapamıyorum artık, zamana ihtiyacım var, ayrılalım ne olur Ne olur hemen bırakma elimi, daha sıkı tut ve üstesinden beraber geleceğimizi söyle Kabullenme ne olur bir şey yap vazgeçme benden. Seni seviyorum Seni seviyorum.

Hiç modern olmadık mı sahiden? Ya da tüm bu çelişkiler içkin modernliğe. İçimizden geçenlerle ağzımızdan çıkanlar arasındaki gerilim hattında var ediyoruz modernliği. Bir çözülürken oluşma anı. Tıpkı demokrasi gibi bir atıftan ibaret. Saf bir element olmadığı gibi asla tam anlamıyla pratik edilemeyen de. Bu kendimize ettiğimiz.

Anlıyorum derken anlıyoruz sahiden. İşimize gelmiyor. Eğer anlarsak suç saymadığımız şeyden bize de pay düşüyor. O yüzden kendi içimizde gene sütten çıkıp süte giriyoruz. Delikanlılık yeni bir anlam buluyor kendine, bir kızılcık şerbeti tadı. Acı vereceğini bildiğimiz şeyleri acı vermemesi gerektiği için yapmaktan imtina etmeyebiliyoruz. Rujumuz kırmızının kızılcık şerbeti tonu. Havamız yerinde, bize bir şey olmaz.

Bu biz kim meşru bir soru. Münferit bir durum olmadığını bildiğim için biz. Üstüne alınanı kapsayacak, alınmayanı kapsamayacak yani istilacı değil edepli bir biz kendisi. Gene de kurtarmıyorsa, çokluğundan dolayısıyla bokluğundan mustarip olduğum kişiliklerimden bir grup olarak biz. Boklu kişilik bozukluğu. Bozuk. Merdivenleri kullanın. Ağır ağır çıkın ama. Eteklerinizde bir şeyler taşıyormuş gibi.

Som kayalar, dar boğazlar, iç geçitlerin içine siyah kalem çekiyorum önce. Bir daha geçiyorum üstünden, sonra bir daha. Olabildiğince koyu olmalı. Far sürüyorum. Ardından siyah boyaya daldırıyorum ince küçük fırçayı. Boydan boya siyah birer çizgi çekiyorum kirpiklerimin başladığı yerlerine göz kapaklarımın. Kuyruğu kalkık ve ne kadar kalın çekersem o kadar buradayım. Her kırpışımda hafif bir rüzgar çıkaracak kadar rimele buluyorum kirpiklerimi. Belki biraz allık ama en önemlisi ruj. Savaşın şiddetini o belirleyecek.

Kendime zaten güveniyorum ve güçlüyüm. Malumun ilamından başka bir şey değil bunca boya ve topuk sesi çünkü görünür kılınmayan gücün anlamı da yoktur. Topuk sesi evet, üç santim topukla iyice yenilmezim. Anlıyorum, okuyorum, dinliyorum, düşünüyorum, tartıyorum, biçiyorum, şüphe duyuyorum, katılmıyorum, ekliyorum, çıkartıyorum, düzeltiyorum, toparlıyorum, yanılmıyorum, pes etmiyorum, sorguluyorum, yanılıyorum, düzeltiyorum, beğenmiyorum, bağırmıyorum, gülüyorum, bilmiyorum. Bilmiyorum, emin olamıyorum, ödüm patlıyor, içim çekiliyor, terliyorum, titriyorum, göğsüm sıkışıyor, kaçmak istiyor kaçamıyorum, üç santim havada yürüyemiyorum, küpeler ağır geliyor taşıyamıyorum, kirpiklerim bundan kısa ve ince, ben böyle kokmuyorum, saçlarım aslında dalgalı ve saçımı toplamak başımı ağrıtıyor, şakaklarım zonkluyor, duyduğumu dinleyemiyorum, anlıyorum evet anlıyorum, ayakta durmakta zorlanıyorum, git gide güçleşiyor nefes almak, bunu kastetmiyorum, düşündüğüm bu değil, kendimi ifade edemiyorum.

Dar boğazlarda boğulup som kayalardan atasım geliyor kendimi atamam, dünya güzel. Bir şiirden daha ezbere söylüyorum bunu. Dar boğazlara karşı iç geçiriyorum, içim geçiyor, gecikiyorum. Boğazımdan geçmiyor som kayalar. Sütten çıkıp süte değil geçitlerine giriyorum içimin korku tüneli gibi. Her şey suç ve cezası var kabahatler kanunu uyarınca. İnsan yaşayamaz ancak mantar yetişir burada, kanat çırpar yarasalar. Şarkı söylüyorum korkumdan ama o kadar kötü ki sesim dayanamıyorum. Tonlamasını vurgusunu duygusunu adım gibi bildiğim bir şiir söylüyorum ben de. İtalik yazılmıyor.



4 yorum:

  1. insansın sonuçta, duyguların değişebilir, anlıyorum (Yine değişse ya, yine eskisi gibi beni istesen ya. Bence üzerinde çalışırsak beni tekrar istersin. Benim duygularımı da sen anlıyor musun?).
    suçlu yok ki, o başkasını tercih etti. bizim aramızda ciddi bişey yoktu zaten. onlarınki ciddi.saygı duyuyorum. (neden ben değil? neden benimle değil de onunla mutlu oldu? kapıma dayanıp, ben salağım, vazgeçtim seni seçtim dese ya, sarılısa sıkıca, ağlasam ya kucağında bırakma beni diye. ona başkası sarılırken, onu başkası mutlu ederken ben burda ölüyorum!!!).
    benim için sorun yok. (güçsüz kaldığım bir nokta ifşa olur da biri bana acır diye o kadar korkuyorum ki).

    YanıtlaSil
  2. işim mi var? :o)

    http://fizy.com/#s/1m4off

    Grizzly Bear - Slow Life

    I think I know what's on your mind,
    a couple words, a great divide.
    Waiting in the wings, a sparring spite,
    crawling out the foreground from behind.

    Even though you're the only one I see,
    it's the last catastrophe.
    Place your bets on chance and apathy.

    Take anything you want, it's fine.
    Keep up the slow life for the night.
    Dont take it back, I'll just deny
    this constant noise all the time.

    Even though you're the only one I see,
    it's the last catastrophe.
    Place your bets on chance and apathy
    to the wind in front of you.

    Even though you're the only one I see,
    it's the last catastrophe.
    Place your bets on chance and apathy

    to the wind in front of you.

    Even though you're the only one I see . . .

    YanıtlaSil
  3. "..
    ona kötü bir şey olsun istedim.
    bana aşık olsun istedim."

    lale müldür

    .

    YanıtlaSil
  4. köfte olsa da yesek

    YanıtlaSil