22 Mayıs 2010 Cumartesi

Minik Mor Menekşe

Çalışamıyorum, delireceğim. Kendimi dövesim geliyor.
"Kusura bakmayın ben çiçek bakmaktan anneannem kadar anlamıyorum, aslında hiç anlamıyorum" diye bin bir özürle ama konuşarak su verdiğim çiçeklerin hepsini kuruttum bu bir kaç günde. İçim gibi onlar da ölsün istedim. Öldürdüm. Sadece menekşeye üzüldüm biraz. Aptal kalbim büyüklüğünde bir şey zaten. Ölsün.
Uçak görünce hislenir mi insan, hisleniyorum arkadaş.
Yağmura hislenmiyorum artık, o yağabilir istediği kadar. En büyük yalanı o söylemiş de ruhum duymamış zaten. Yağsın şimdi istediği kadar. Ben gene yürürüm çıplak ayak. Yazın ayakkabı mı giyilirmiş zaten! En fazla halhal. Yağsın istediği kadar. Islanmıyorum artık.
Oysa uçaklar öyle mi? Düpedüz içleniyorum. Martı, vapur, elma derken... uçak lan.
Dün bir spor mağazasına girdik. Basket malzemeleri vardı, kocaman ayakkabılar, forma, top filan derken ben gene hüzünlen sen. Bu sefer de basketbola iyi mi?
Vişne çıksın da bir vişne likörü yapayım. Öğrenmek, bilmek lazım böyle şeyleri. Ne zaman çıkar ki o nane? Hiç de sevmem. Ama ne diyordu üstat, "kötü bir şarabı güzelmiş gibi içebilmek". Doğrudur içerim. Güzelleşebilir çünkü o şarap. Yahut vişne likörünü sevebilirim. Olabilir. Hele bir yapayım da...
Kadıköy mesela, Kadıköy de çok acıklı. Evden çıkmamak en iyisi herhalde. Haydarpaşa filan. Çok fena, çok. Evde oturup da çalışsam içim yanmaz. Gitmiyor elim. Aklım desen o da gelmiyor. Tren? O da. O hele hiç gelmiyor.
"Rahat ol" dedi. Olayım. En fazla bu kadar rahat olabiliyorum. Yazarken. Halbuki böyle abuk subuk şeyler değil, tezimi yazmam gerek. O değil de ömür geçiyor be. Ne yazık. Tabi nasıl geçtiğine bağlı olarak. Şu haliyle çok yazık.
Bu ara gündüz düşlerim bir garip. Ölüm üstüne, yok oluş üstüne hep. Bir yere gittiğim yok da densiz hayal gücüm işte. Otobüsle yüksek bir viyadükten geçerken mesela, adamın bir anda direksiyonu kırdığını ve aşağı uçtuğumuzu hayal ediyorum. O son bir kaç saniye, git gide yaklaşan yer, bağırış çağırış. Ya da kimsenin sesi çıkmaz belki de. Çıksa da ne faydası var. Sus işte, öleceğiz hepimiz.
Ya da deprem. Apartmanın çöktüğünü hayal ediyorum. Gözümde canlandırıyorum diyelim. Öyle bir arzum yok da... Ölüm de değil de o son bir kaç saniyeyi düşünüyorum hep nedense. O dehşetli çaresizliği duyuyorum içimde. Anlatamam. İstemediğimden değil de beceremem anlatmasını, zor.
Piyango bileti aldım dün. Ona da hüzünlendim. Çıkarsa dedim, Goa. Sırt çantasıyla. Öyle incik boncuk peşinde de değilim. Ne biçim de yürürüm. Yürü yürüyebildiğin kadar. Yemyeşil bir huzur, sessizlik. Alabildiğine sessizlik hocam, çok acayip. Çok güzel olmalı...bir bileklik alırım yalnız, bileğimdekine arkadaş. Onu da çıkarmam hiç. Bileklik şart. Mühim mevzu. Takarım ben.
Yeteri kadar rahat olabiliyor muyum? Çok rahatım, öyle böyle değil. Ne güzel bir sabahtı ama...dünya benimmiş gibi hissettim gerçekten. Benim menim değil halbuki. Kimsenin değil, şüphesiz. Olsun, hissetmekti önemli olan. Oğuz Abi'nin dediği geldi aklıma: "Boşver be kızım, gül de neye gülersen gül". Onun gibi biraz. Hisset de ne hissedersen hisset. Hissizlik fena şey, allah muhafaza. Acı da olsa, nefret de olsa duymak lazım bazı şeyler. Diğer türlü fena, öldün demektir. Zavallı küçük menekşe gibi. Bir ona üzüldüm gerçekten. Yaprakları sarkıtmış bana bakıyor. Bir sürahi suyu boca etsem şimdi yerden kaldırır mı ki güzel yüzünü? Kaldırmaz, öldü. Ölümü ve ayrılığı kabullenmemek gibi bir sorunum var korkarım ki. Kafam mı almıyor, yüreğim mi kabul etmiyor bilmem artık. Ben olsam çünkü binerim ilk trene, yaparım. Menekşe olsam mesela, inadına açarım mosmor. Hiçbir şey olmasa inat.
Sen olsan ne yapardın diyor mesela. Der, diyebilir. Müstehziliğinden değil belki de samimiyetle merak etmiştir cevabını. Ben böyle yapmam onu biliyorum. Atlarım ilk trene. Uçak? Ah uçaklar acıklı mevzu. Deli müezzin yeteri kadar içlendiriyor zaten. Bir yağmurumuz eksikti. O da geldi, kadro tamam. Koy Müzeyyen'i de. Müezzinle kapışırlar alimallah.
Yağmurun sesine bak.. Bekledin miydi ne kapı çalar ne telefon zaten. Bekle ki çalsın. Anca yağmurun sesi. O yağmur ki hayat verebilir minik menekşeye ama hayır, kaderimi paylaşacak. Kader diyor ya herifçioğlu, o hesap. Al sana kader. Her Aşkın Sonu Hicran Partisi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder