17 Haziran 2010 Perşembe

Sabahın tam üçündeyim


Çatılardan ansızın düşen harfleri usturupluca toplayıp bir mektup yap gönder İstanbul'a..çünkü her ankaralının en az bir istanbullu aşkı vardır. Deniz mi kokar, menekşe mi, hüzün mü.. lakin şüphesiz ki saçmadır sevdiği zaman, her kadın gibi.

Kalbimin yerini bir serçenin işgal ettiği son sefer Tavukçu'da sarmaşıklı bir Altınbaşak rakıya tekabül ediyor. Sahi nasıldır benle rakı içmesi, güzel midir? Bir denge bozan, bir karanfil kokusu buram buram. Alamam gözlerimi, adam güzel. İçim titrer. Diyemem.

Gece olur, Ahmed gülcemalini de alıp yalpalayarak uzaklaşır. Cemal de arif adamdır. Çok sürmez, masa kalmaz. Onlar da kalkar.

Kış ortasında ılık bir rüzgar eser, elin değer eline. Sonra bir daha, sonra usulca tutuverirsin. Hiç bırakma der elim eline. Sen diyemezsin. Tek şahidin bir bank ve bir sokak lambası. İki de bisiklet, ama o başka, o bir ada hikayesi.

Ankara'da aşık olmak zor diyen kadın da, kalırsa bir derin sızı kalır diyen adam da halt etmiş usta. Her gün biraz daha, biraz daha öfkeleniyorum sızlayan şarkıya. Şu göğsüm yırtılıp baksan kaç koca adamı salya sümük ağlatır. Halbuki ezelden beri susuyor.

Bir takım şopenli gecelerde, harfler düşer martıların kanadından. Avuçlarıma sığdığınca toplar.. sonra dayanamaz denize atarım.

Uzak bir şehre ışıklarını görüyormuş gibi gülümseyerek bakarım. Ne şehir bunun farkındadır ne de martı farkında. Sarahaten söylesem, artık ne fayda.

Çatılardan ansızın düşen harfleri usturupluca toplayıp bir mektup yap gönder İstanbul'a.. çünkü her kadın saçmadır sevdiği zaman. Hiç olmadığım kadar saçmayım.


(bkz. http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=19412573 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder