15 Ağustos 2010 Pazar

Gerizekalı

Tam bir gerizekalıyım, bunun başka bir açıklaması olamaz artık. Sigara içen astımlı kişilere halk arasında gerizekalı denir. Bu yetmezmiş gibi "hemi de kısa 2001 içiyorum keh keh keh" diye konuşup ebleh ebleh gülenlere de mal denir.
O sıcak biralardan, bu baş ağrısından bile kötü nefes alamamak. Bu his hiçbir şeye benzemiyor ve ben bunu bildiğim halde içiyorum. Kendimi kendimden gizli intihar etme taktiklerimden biri mi diye düşünüyorum ama insan kendinden bile bu kadar nefret edemez. Şu tez bitsin de sarma sigaraya terfi ederim belki.
Meydan okuma olmayagörsün ama en olmadık şey. Astım mıyım, sigara içerim. Atlamak yasaktır tabelası mı var, önünden atlarım. Boğulur muyum, yüzerim. Aşık olmaz mıymış, ederim. Yapamaz mıyım? Yaparım. Ergenlik desen değil çünkü ergen yapmaz yaptığımı. Bir tür karakter bozukluğu olduğuna kanaat getirdim getirmesine ama başka türlü tadı çıkmıyorsa ben ne yapayım. E oturmaya mı geldik?
15 günüm kaldı sevgili blog. Aslanım kaplanım, çok yalnızım be blog. Bizim hatuna da dediğim gibi, 17 Eylül'den sonra ciddiye alın beni. Hükümsüzüm anam.
Hayır sürekli böyle tezden bahsedesim var ya, ulan diyorum ya kuzguna yavrusuysa, ya bir numarası yoksa aslında. Aklım çıkıyor, aklım. Zaten çok vardı ya fazlalıkları atıyorum.
Haftada bir o merdivenlerde sıcak bira içmek öyle iyi geliyor ki iple çekiyorum.
Başımın ağrısı geçiyor, çalışmalıyım.
Bu 15 gün tez tez diye kafa ütülersem levyeyle dalmasın kimse olur mu? Bir gün konusunu anlatmayı ben de çok isterim ama sıkmaktan korkuyorum işte.
Bu tezden sonra ilk işim ne olacak biliyor musunuz? Bir hayal bulup onu kuracağım. Yeni nesil demonte ev eşyaları gibi çivi çivi, satır satır kuracağım hem de. "Tezini yaz, tezini bitir, tez tez tez" de olmayacak. Bir aşk, bir ülke, bir şehir, bir kitap... artık ne olursa ama bir hayal. Hindistan gibi mesela. Hiç fena fikir değil.
Temelli kaçmaktan vazgeçtim ama. Başka bir ülkeye yani. Tamam gerizekalıyım ama kendimden kaçabileceğimi sanacak kadar değil ve bu hakaret sadece bana, kimselerle paylaşmam. Bir film repliği değiştirebilir mi bir insanın hayatını? Değiştirdi işte. Değiştirmiş, farkında değilim.
Seviyorum burayı. Kore ya da Paris değiştiremez ki bunu. O merdivenleri, sıcak birayı, martı sesleriyle uyanmayı, burada gülmeyi, burada ağlamayı seviyorum. Bir gün yine bir hayalim olacak ve daha çok seveceğim. O zaman gör bak güneş nasıl açarmış.

15 yorum:

  1. estafurullah. hırsızın hiç mi suçu yok?

    bir de başka ülkeye kaçmaktan vazgeçmeni çok takdir ettim. bildiğin gibi değil. zaten neden bütün kadınlarımız başka ülkeye kaçmak ister ki? o kadar mı kötüyüz bu ülkenin adamları olarak?

    YanıtlaSil
  2. tez yazdıktan sonraki halin askerden dönmüş olmak gibi.anlatacak başka birşey yok.fakat bunu sen yazıyorsun.beyninin kıvrımlarından sıka sıka ya da boşalırcasına döküyorsun o word sayfasına.düşünsene, o sayfayı ilk açtığın halini.siyah bir çizgi bomboş beyaz bir kağıtta yanıp sönüyor.korkuyorsun.ne kadar derin olduğunu bilemeden atlaman lazım.eh ama zaten sen de atlayan değil misin atlama denilen yerlere.
    sonlarına geldikçe fark ediyorsun ki seni boğan derinliğe basamaklarını inşa etmişsin. ağır ağır çıktın bu basamakları ayşec.sigara nefesini kesiyor tabi. hele ki bu kadar çok basamak varken.en son tepesine çıktığında son bir sigara daha yakarsın.işte bu benim eserim dersin.son olarak...senden çıkacak birşey kesinlikle boş olamaz.en kötü biraz yamuk olur .biraz daha atarsın fazlalıklardan. cuk oturur.işin içindeyken saçma gelir yazdıkların.herkesin öyledir.aynı kelimeyi tekrarlayıp anlamını yitirmesi gibi.ama kesinlikle anlamsız değil.

    YanıtlaSil
  3. bana 'bizim hatun' diye hitap etmen beni tahrik ediyor aysecim :) blogunun bile seviyesini düşürürüm :) sen bi yaz bitir I'll take you to wonderland...

    YanıtlaSil
  4. ben estafurullah. başka ülke hatta kadın-erkek meselesi bile sayılmaz belki. cinayet mahallinde ikamet cezası almış katil hissiyatı biraz. ne yapmış olabilirsin ki diyeceksin gene. hata, hatalar işte.. ki sadece ben yaptım, yapıyorum herhalde.

    sevgili adsız, bana ayşec. dediğine göre tanışıyoruz. aslında hiç sevmiyorum böyle esrarengiz işleri ama her kimsen öyle iyi geldi ki yazdıkların, anlatamam. teşekkür ederim.

    lan diğer adsız, hatun kişi.. alice'in olayım take me to the wonderland. o ne be candy shop gibi. düşürme yavrum seviyeyi, gözünü seveyim. iki nefes alıyorum şuraya yazarken, sen bi başlarsan ben kendimi hiç tutamam. olur sana gündüz geyikleri. o yüzden seviyemizi muhafaza edelim. evet.

    YanıtlaSil
  5. aysec, aslansın kaplansın yaparsın, merdivene inersin de çıkarsın da hatta bizde portatif merdiven var onu vereyim onla daha rahat çıkarsın. askerden dönenlerin çoğunda mantar, enfeskyon falan oluyoro nlar olmaz sende inşallah tez bitince, sigara içme pipo iç olmadı puro iç onlar daha havalı. word sayfasına girerken de kolluk tak boğulmazsın.

    YanıtlaSil
  6. onursal verdin gene esrarengizi :)

    YanıtlaSil
  7. hehehehe hiç belli değildi oysa :P

    YanıtlaSil
  8. Bir gun yeni bir hayali olmak fikrinden hoslandim. Hayal etmeyi hayal etsem bile yeter, artik onu bile yapamaz olduk.

    YanıtlaSil
  9. hayal kuramamaktan şikayet etmek çok acı. kendinize ne yapıyorsanız daha fazla yapmayın ondan.

    YanıtlaSil
  10. söylediklerimin iyi gelmesi sevindirdi beni.fakat senin zaten bildiğin şeyleri sana hatırlatmaktan başka birşey yapmadım.belli ki fazlasıyla kaybolmuşsun kendini hapsettiğin dünyada. en azından hayallerin var hala.bir süreliğine ertelemiş olsan da. yaşadığını, nefes alıp verdiğini hatırla arada bir. ve bunu sana hatırlatan şey astımın olmasın. rüzgar estiğinde ellerini cebine sokma, aç avuçlarını. parmaklarının arasından essin. romantizm değil kesinlikle. o kadar kayboluyoruz ki bazen dert diye adlandırdığımız şeylerin arasında, onun dışındaki dünyaya kapatıyoruz kendimizi.sadece birilerinin hatırlatmasına ihtiyacımız oluyor zaman zaman.

    bundan sonra HCB olarak imza atacağım ki adsızlar karışmasın;)

    HCB

    YanıtlaSil
  11. onursal'la karışmazsın zaten, onu ayırt edebiliyorum ama bu şart mı? HCB? "haa sen miydin yaa" demem gerekiyorduysa da bilemedim. bu yazım üslubu tanıdık geldi aslında ama.. neyse, madem öyle istiyorsun.
    her kimsen tanıyorsun beni, arada hatırlatılmaya ihtiyacım olduğunu biliyorsun. hence, you're always more than welcome HCB :)

    YanıtlaSil
  12. ben yazı yazmayı bilmem, sevmem, beceremem. hangisini istersen yerine koyabilirsin, çoktan seçmeli. o yüzden farkında olmadan seviye değilse de kalite düşebilir, affola.

    madem bilmezsin ne işin var dimi? can sıkıntısı işte, nereden ne şekilde gelir hem bilinir hem bilinmez.. ama daha gerçeği bu yazının hedef-sonuç-sonrası kısmında az biraz kendimi görmem. şımarık küçük çocuklar gibiyiz sanki, ne yapacağını ne istediğini bilmeden, bilemeden, tatminsiz, kaybolmuş,yalnız?-yazan burada kahramanı eleştirirken şımarık falan diyerek kesinlikle küstahlaşmak istememiştir,çeviren notu-


    emin misin tezini bitirmek istediğinden, sonrası daha gerçek olacak mı gerçekten??? eğer bir çıkar yol varsa bildiğin, gittiğin yola ekmek kırıntıları bırak, belki biz de kendi masalımı uydururuz..

    YanıtlaSil
  13. biz biliyoruz da mı oynuyoruz demek geldi içimden çok afedersin. o yüzden seviyeymiş kaliteymiş..ben de ne gelirse yazıyorum işte ki bi yerinden yakalamış, ne güzel.

    kesinlikle katılıyorum, bu işte var bir şımarıklık ama bunu bilmek şımarıklığa engel değil. karnın tok, sırtın pek varoluş sıkıntıları çekmek denir buna, başka bir şey değil. ha bir de "a paşam" denir. kendime diyorum, yanlış anlama. doğruya doğru diyorum.

    tezimi bitirmek istediğimden..bilmem. hiçbir şeyden emin değilim bir süredir. yani bu şey söylemine benziyor, talebelere denir ya genelde "gerçek hayatı bilmiyorsun sen görmedin daha". tamam anladık kast edileni de bu adam yaşamıyor mu yani şimdi, ne zaman gerçek oluyor hayat? sabahtan akşama köle gibi çalışıp, kazandığını harcayacak ne isteğin, ne gücün, ne de vaktin kalmadığı vakit mi gerçek oluyor?

    "bu tez bittikten sonra" diye bir mit uydurdum kendime, hepsi bu. kurmayı unuttuğum hayallerimi değil, gene ümitsizliğimi erteliyorum aslında. inancım var bu teze, boş değil gerçekten heyecanlıyım hala ama bitsin diye yazıyorum artık. hayatımla ne yapacağıma dair bir karar aşamasına geleyim artık diye. en uzun vadeli planım bu, yani bir ay sonrası.

    ekmek kırıntılarını...martıların simitlerine dadanan ben onları da yerim, şüphesiz. yani kısaca, bilmiyorum..halbuki ne güzel olurdu değil mi dediğin gibi bir masal? ne bileyim şöyle kuşlar, balıklar, yıldızlar, istanbul, tüm sevdiklerim filan.

    şu tez bitsin de..:)

    YanıtlaSil
  14. senin kendine dediğini ben de kendime diyorum, nedir ulan arkadaşım senin derdin diye? varoluş sıkıntılarıysa sartre mezarında dönmedolap olsun, bir ufak rakı alıp camus ya gideyim ben. sanki başka bir sorun var, sanki...

    ve tabiki de gerçek o kölelikte saklı değil. evet, bazıları için hayatını kazanmak zor, ama bizim için çok da sorun değil, gerçek dediğimiz bu kadar basit değil, ya da olmamalı. zaten o kadar da hayatın bu yönlü gerçeklerinden kendimizi soyutlamış sorumsuz tipler değiliz, olamayız.

    bence sorun senin "mit yaratarak" benim "hedef koyarak" yaşamak dediğim şey. belki sen bunu ilk defa yapıyorsun, ben daha önce kendimde denedim, sonuçları pek iyi olmuyor. tezini verdiğinin ertesi sabahı uyandığında ne hissedeceğini hayal edebiliyor musun? -eee nerede kalmıştık???

    hata burada bence, böyle fani şeylere aldanıp mutlu olmaya geldiğin şu hayatta asli görevini,yaşamayı unutmak. ertelemek. sonra yeniden öğrenmeye çalışmak. hedonist falan değilim, mutlaka birşeyleri kurban etmek gerekecek, ter dökmek, çabalamak gerekecek. zaten ne modern hayatın köleliğinden ne de böyle görevlerden (ecnebilerin "task" dediği daha çok yakışırdı buraya) kaçış yok, gerçi yalan yok aklıma geldikçe sayısal oynuyorum ;)

    yine bence doğrusu tezle uğraşırken hayatı unutmamak, işteyken elinden gelenin en iyisini yapıp akşam çıktığında "kendine" geri dönebilmek, "evine" dönebilmek. tez eninde sonunda biter, bittiğinde senin bir hayalin olsun. hem de o hayali gerçekleştirebilecek kadar enerjin, hem de gerçekleştirebilme kabiliyetin olsun. masalın olsun anlatacağın, içinde deniz de olsun tabi.

    -do you remember when things seemed so eternal?
    heroes were so real...
    their magic broken in time??

    büyüler de bozulmasın.

    tez demişken bu arada, kolay gelsin.

    hele bir bitsin de:))

    YanıtlaSil
  15. sen en azından kendinden kaçamayacağını anlayacak kadar aptal değilmişsin, ben o kadar aptal olduğumu buraya gelince anladım! :)

    YanıtlaSil