24 Nisan 2011 Pazar

8 Kadındılar

…ve Burcu evlendi. Arkadaşım mutlu olduğu için mutluyum ama adını koymakta zorlandığım –ki bu bana pek sık olmaz, artık biliyorsunuz- bir şey daha vardı. Onun da ne olduğunu bugün dolmuşta fark ettim. Dün akşam bir devir kapandı, bir yenisi başlıyor. Burcu evlenince biz de evlenmiş mi sayılıyoruz yani? Bir bakıma öyle. Hayatımıza bir evlilik girdi şimdi. Tek tük evli arkadaşlarımız zaten olsa da bu başka, devir kapayıp devir açan cinsten bu. Aramıza sızan bu kurumsallık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyor, bir şeyleri arkamızda bırakıyoruz sanki, bildiğimiz anlamda hayatı geride bırakarak uzaklaşıyoruz. Sadece evlenmek de değil. Misal ben “Ayşe Hanım” olmaya alışıyorum bu ara. Düğün salonunda bir aşağı bir yukarı koşturan veletleri kolundan yakalayıp “koşmayın yavrum, koşmayın evladım” diye azarlıyoruz. Gümüşü taşı gene seviyor ama beyaz altına, inciye, elmasa, pırlantaya da göz kırpıyoruz. Bir şeyler oluyor.

Nikah memuru adını soyadını sorduğunda flashback yaşadım. İkinci sınıfta mı neyiz. Kayıt için hocamızın odasına gitmişiz ve her zamanki gibi akşamdan kalmayız muhtemelen. Hocamız öğrenci numarasını soruyor, arkadaşımdan ses yok. Adını soruyor, gene ifadesiz. Bunu her anlatışımda “ya unutmadım” diyor ama ben o ana şahidim. Dün nikah memuru sorduğunda ise hiç teklemedi. “8 sosyolog kadın adına şahidiz” dedi temsilcilerimiz de. Meslek hastalığı olacak kelimelere takıldığımızdan (bu ifadeden de hiç hazzetmeyiz) onlar biraz tekledi ama olur o kadar. Beyazlar içindeki arkadaşımızın kurumsallaşmasına şahit olduk.

Akacak gözyaşları yerinde durmadı, rakılar sağlığa kaldırıldı, göbekler atıldı, takılar takıldı, topuklular pistin kenarına atıldı... Sıra çiçeğin atılmasına geldiğinde her zamanki gibi oradan hızlıca uzaklaşmaktı niyetim. Çiçeğin atılmasını bekleyen kızların arasında erkek bir arkadaşımı görünce muhafazakarlığım tuttu “olmaz öyle şey” diye. Halbuki hepimizi toplasan onun kadar isteğimiz yoktur evlenmeye (ayakkabının altına onun da ismini yazsam yazarmışım, hiç aklıma gelmedi. Hazır isim misim de kalmamıştı gecenin sonunda). Ona “sen ne arıyorsun burada” diye biraz şaka biraz ciddi çemkirirken Burcu’nun bize arkasını dönmeden evvel attığı o muzır bakışı gördüm. Birkaç saniye sonra da çiçek önüme düştü. Arkadaşım dağılan parçalardan bir tanesini, ben de –challenge accepted- buketi kaptım. İkimiz de kapmış sayılıyormuşuz ama öyle şey olmaz bence. Her şeyin bir usulü adabı var canım.

Ha ben çiçeği kaptım da ne oldu. İnsanlar nezaketlerinden lady in red deyip durdular ama düpedüz kırmızı bir balona benziyordum. Davetiyesinde adının yanında “yalnız ve güçlü birey” yazan kırmızı satenden, yüksek ökçeli bir balon. Eksi bir. Azıcık bunalıma girmedim dersem yalan olur. Çiftlerin çiftliklerinden sebeplendim ben de. Burada hazır çift olmuşlar var, onla da ben mi uğraşacağım! Bazen hakikaten sevdiğim çiftleri izlerken yakalıyorum kendimi. “Vay be, aşk filan” diye geçiyor aklımdan. Uzaktan güzel görünüyor. Çok uzun mesafe de iyi değil tabi. “Ayşec.’le de dans et hayatım, bak tek başına oturuyor masada” diye kulaklara fısıldanmak istemiyorum. Elbet bir gün bir ara bir artı birim olacak benim de. Şimdilik sadece lady in red.

ÜDS gibi ALES’e de kafam güzel ve uykulu girdim. Gerçi komple ÖSYM’ye…neyse hadi. Çok fena kaderciliğe bağlayasım var. Belki de böyle olması gerekiyordur. Doktoramın da eksik kalması gerekiyordur belki? Ocak’ta kaybettiğimiz hocama söz vermiş bulunduğum için kalkışmadım mı zaten bu işe. Ben elimden geleni yaptım hocam. Siz bana güvenmiştiniz ama ben fos çıktım. Ha sosyoloji doktorası yapabilmem için bana hala A şehrinden B şehrine giden aracın hızını soran ÖSYM hiç mi fos değil… İlkokuldan beri o araç o B şehrine bir türlü varamadı zaten, o havuz bir türlü dolamadı (alttan akıttığı için olabilir). Elveda doktora, merhaba iş hayatı ve çeviriler. Bir müddet görüşmeyelim ÖSYM. Mümkünse ilişkimize uzun bir ara verelim.

İşe başladım. Çok keyifli. Patronum yeni çalışanını google’layıp blogumu bulduğu için söylemiyorum, gerçekten keyifli. Hani “gönlüne göre” derler ya, aynen öyle. Zaten ne kadar duygusal olabilirse o kadar duygusaldı iş görüşmemiz. “Kendimi buraya ait hissediyorum” diyecekken “burada mutlu olacağımı düşünüyorum” diye son anda çevirebilmiştim neyse ki. Kapitalist ilişkilerde hissiyatın bu kadarı da fazla. Oysa aklımı meşgul ettikleri için elimde olsa ben para vereceğim şirkete. Çok istedim buranın olmasını. Hatta yeteri kadar istemiş olacağım ki iki ay sonra oldu. Hem de tam istediğim gibi. Sabah 9 akşam 5 ofis işi değil, bütün gün sahadayım. İnsanları izleyip notlar alıyor, sonra da akşam onları temize çekiyorum. Casusluğu andırsa da biz katılımcı gözlem demeyi tercih ediyoruz. Şimdi tek istediğim şu ilk paramı (daha önce de çalışıp paralar kazandım ama nedense bunu ilk sayıyorum) alnımın akıyla kazanıp annemleri yemeğe götürmek. O kadar emek verdiler bana, kızlarının bir hayrını görsünler artık.

Evlilik, iş filan…işte bundan bahsediyorum. Bu sene bahar şenliğine de gitmeyeceğim ilk defa. Devirler hep kendi kendilerine kapanmıyor, biraz da biz ittiriyoruz. Bir daha bahar şenliği yok. Böyle olması gerekiyor. Ben böyle olmasını istiyorum. Dün, yanıma kâr kalan arkadaşlarımı gördüm. Daha dengemi kaybettiğim an kollarımdan yakalayıp düşmeme izin vermeyen; bazen beni ben olduğum için, bazen de beni ben olduğum halde seven arkadaşlarımı. Biz beraberken hayat bize şenlik zaten. Yanımıza kalmayan, uzağımıza düşen arkadaşlarımızı da düşündüm; hiç ayrılamam derken kavuşmak hayal olan sevgilileri; ölüm döşeğindeki hasta ziyaretlerini, ölümleri-düğünleri, bitişleri-başlangıçları… düşünmeye bir kere başlayınca bir sürü şey geliyor aklıma. Pasta kesilirken Star Wars çalması gibi şeyler...

(bkz. 8 Kadın)



4 yorum:

  1. kendimi buldum yazında...
    "birşeyler oluyor". evet. büyüyoruz. alışmaya çalışıyorum ben de, değişimime şaşarak... "her şey zamanında güzel" diyorum sonra.

    YanıtlaSil
  2. Gözüne görünecek var, bakışların (!) hayra alamet değil:) VAllahi bir şey yok, tillahi bir şey yok evlenmekte. Marifet değil yani.Erkek kahrı çekilir mi yahu:)

    YanıtlaSil
  3. Ay çekilmez valla :) dememi bekliyorsunuz ama demeyeceğim çünkü hayırsız uğursuz bir durum yok zaten ortada. Çiçeğin lanetinin bana işleyeceğini hiç sanmam.

    Ezgi haklı, her şey zamanında güzel. Zamanı gelince bunu da bir denerim belki, aman eksik kalmayayım hiçbir şeyden :)

    YanıtlaSil
  4. Lady in red rulzzz!!

    YanıtlaSil