28 Ağustos 2010 Cumartesi

Anywhere, Everything, Never, Forever etc.

Sinemada gördüğüm için sonradan çok pişman olduğum (eskiden de pişman olabiliyordum, olduğumu kabul etmeyi yeni öğrendim) bir film var. Rüzgar Gibi Geçti ile aynı tarihsel arka zemine sahip, esas kız güzel, esas oğlan güzel falan filan ama yok, bir donukluk var. Onlar oynarken girmiş belki duyguya ama ben mümkünü yok girememiştim. Aşk filmi üstelik, ölüm de var. Ağlamam işten bile değil yani. Yok, bana mısın demedi. Yedi yıl geçmiş üstünden. Şimdi daha sulugözüm ama o zaman da frigidaire sayılmazdım. Tek bir cümleyi duyunca irkilmiştim. Duyar duymaz da –elbette ki kendimi özenle şartlayarak- ‘bu filmden yalnızca bunu hatırlayacağım’ demiştim. Tabi ki öyle oldu. Oğlan savaşa gidiyor. Kız bunu bekliyor. Arada mektuplaşmalar. Bekliyor, bekliyor… Bekleyişinin sonlarına doğru “çok özlüyorum ama kimi özlediğimi unutmaya başladım artık” gibi bir şey söylüyor. Tam böyle demiyor, benim aklımda kalan bu. Yüzünü unutmaya başlıyor, sesini, tenini, jestlerini mimiklerini. Olamaz mı, olabilir. Hayat. Hayat fakat hala korkunç bir şey bu.
Aralarında şu garip bağlardan da var hem. Senelerce görmeyip sesini duymadığın bir insanın diğerini hayata bağlayan tek bağ olarak kalmasını mümkün kılan ve sefil mevcudiyeti hayal taciri Amerikan filmleriyle sınırlı olan bağlardan. Birbirleri için hiç kimse bile olsalar gene de ne acı birini böyle unutmak. Bir parçanı bir yerlerde bırakır gibi. Birini unutmak, onunla kurduğun ilişkide olduğun kendini de bırakıp gitmek gibi. Artık hayatta olmayan anne-baba da olabilir bu, bir çocuk ya da bir aşk da. Çok dar bir zamanı çok güzel paylaştığın biri de. Bildiğin birini artık bilememekten bahsediyorum. En sevdiğin şiiri unutmaktan bile daha korkunç bu. Unutuşa en iyi direnen duyu koku olmalı. Bildiğimden değil (bir halt bildiğim yok) yazılı düşünüyorum. Peki mesela durduk yere gelir mi kokusu burnuna, yoksa duyunca mı ‘bu koku’ der insan? İlki de mümkün görünüyor. Olamaz mı, olabilir.
İnsan nisyanla maluldur diyorlar, ben çaydanlık mıyım?
Geçtiğimiz hafta, aynı gün iki farklı kadınla tanıştım. Yaşları, yaşamları epey farklı. Bildiğim kadarıyla tanışmıyorlar da ve bildiğim tek ortak özellikleri iyi içmeleri (öyle duydum). O gün içinde ikisi de çok benzer bir şey söyledi. Ne yer aynıydı ne zaman, konuşulan bağlam desen apayrı. 'Sevgi her şeyin üstesinden gelir' gibi bir şey. Güldüm. Bugüne kadar hiç sevilmedim o zaman, ya da o her şey her şey değil. 'Şunun üstesinden gelir de bu kapsam dışı'. Bazen bakıyorum da beraber ne zorlukları atlatıyor insanlar. El ele tutuştuklarında bütün dünyaya karşı yürüyebilirler, beraber güçlüler çünkü. Öyle bir güç, öyle bir bağ ki birinin eli sıyrılıp gider gibi olsa diğeri daha sıkı tutar, bırakmaz. Mücadelesiz mutluluk olmuyor. Ve bence, bilakis, hatırlayışla malul insan. Aksi takdirde ben insan suretinde bir çaydanlığım, mandalım, kapı koluyum.
p.s.: bugün de daha önce duymadığım çok güzel bir şarkı dinlemiş oldum, teşekkürler hande..

7 yorum:

  1. bir de bunu dinlemelisin. sözleriyle, tınısıyla, videosuyla bana bu aralar aşkı hatırlatan şarkı bu.

    http://www.youtube.com/watch?v=x3xYXGMRRYk&ob=av2e

    HCB

    YanıtlaSil
  2. aptal filmin yapamadığını şarkı yaptı iyi mi.. tam dediğin gibi sözleri, tınısı ve videosuyla güzel bir şarkı. teşekkür ederim.

    so all the angels and their halos keep me waiting and waiting for a heartless man at worst and a helpless man at best..

    unutuşun, hatırlayışın ve bekleyişin hikayesi birlikte yazılmalı belki de. tek kişilik bir oyun.

    adını epeydir bildiğim ama nedense bugüne kadar hiç dinlemediğim bir grubun tek bir şarkısını dinliyorum bazen http://fizy.com/#s/12f3yr. dinlemekten kaçındığım ise şu: http://fizy.com/#s/1jpsoi

    arabeskleşmek de değil bu, tam ne bilmiyorum. yapmamaya çalışıyorum, olmamaya çalışıyorum. fazıl say gelip kafama kafama vursun istiyorum. gerçi onun müziğinden de aynı tadı alabildikten sonra sorunu yaklaşımda aramak isabetli olur herhalde :)

    YanıtlaSil
  3. filmin yaptıramadığını şarkıyla yaptırmak istemezdim aslında. paylaşmak istedim sadece. şarkılardan şarkı sözlerini didiklemek, kendimize anlam çıkarmak çok da yardımcı olmuyor, yardımcı olması gereken birşey varsa da. kaçındığın şarkıyla sürekli dinlediğin şarkı aslında aynı yere çıkıyor. mühendis kafasıyla konuşacak olursak kaçınmak (-) fakat şarkının kendisi (+) ve dinlediğin şarkı (-) fakat dinleme eylemi (+) olduğunda sonuç yine (-) oluyor. dolayısıyla sen kararını zaten (-) vermiş gibi duruyorsun. bu şekilde devam etmek gitgide eksiye götürür. candy (+) ve sürekli bunu dinlemek de (+) ise sonuç yine (+). o yüzden seviyorum bu şarkıyı. nolursa olsun (+)sın ;)
    hah bu da olmadı dersen paolo'dan new shoes'u dinlersin ve herşey güzelleşir:)

    http://www.youtube.com/watch?v=hmbUNF1Q4R8&a=GxdCwVVULXfQyC4mA9IlOJzoAiX1L1Tn&playnext=1

    HCB

    YanıtlaSil
  4. bi güzelleşme oldu şimdi, olmadı dersem yalan olur. bir de ayakkabı alasım geldi ama short on money indeed :)

    yalnız youtube hemen ardından these streets adlı şarkısını çalmayı tercih etti ki yok yok, burukluk insanın içinde olacak. şarkılara suç bulmanın manası yok. sahi, yeni birini tanımış oldum sayende. sağol.

    (these streets'i de çok beğendim)

    YanıtlaSil
  5. şarkıların hüzünlendirme gücü olduğu gibi neşelendirme gücü de var. sonbahara doğmuş biri olarak hüzünlenmeyi seviyorsun anladığım kadarıyla. hüzün alışkanlık yapar. sen neşeli olmayı seç. 3'er harflik 3 kelime: opt for joy. o zaman herşey daha güzel:)

    HCB

    YanıtlaSil
  6. unutmakla sakatlanan insan hafızası aslında, hafıza-i beşer, insanın iyiliği için. aksi halde dediğin gibi, olmayacak hatıralarla sakatlanıyor insan..

    YanıtlaSil
  7. dün yediğim yemek yerine gerçekten mutlu olduğum zamanları unutabilseydim keşke.o zaman böyle kolsuz bacaksız hissetmezdim.

    YanıtlaSil