27 Aralık 2010 Pazartesi

Ms. Grumpy

Amerikan filmi klişesi gibiyim. Hani gösterirler ya şişman, gözleri yarı açık bir adam yağ ve terden görünmez olmuş beyaz atleti altından göbeğini kaşıyarak kök saldığı kanepede sürekli bir şeyler yiyerek televizyon izler. Bir Doctor Who 5. sezon, bir How I Met Your Mother 1. sezon izleyerek iki saatte bir yemek siparişi veriyorum. Kök saldığım kanepe benim bile değil. Arkadaşlarımın Ankara'daki evlerinin işgalinin ikinci haftasını doldurdum. Klişe artı yüzsüzlük. 


Dün Doctor Who'da da ağlamayı başardım. Inception gibi bölüm çekmişler ben ne yapayım! David Tennant'ı ilk gördüğüm zaman "bu ne lan, ibiş!" demiştim ama Matt Smith'ten sonra mumla arıyorum. Dizideki bu regeneration olayı heder ediyor beni. Tam alıştım derken hoop papyonlu doktor! Ama hani takım elbise, converse, pardösü? Gene de izleyeceğim, sardım bir kere. 




Bir de dün bir isyan hasıl oldu ki anlatamam ki anlatacağım tabi ki. Durduk yere sinirlendim şu Puccaesque bloglara: Kimliğim ifşa olmasın da yapıştırayım oraya bir Marilyn Monroe/Audrey Hepburn, şuraya buraya pin up hatun resimleri, ondan sonra hayatımdaki insanlara takma isimler vererek yazayım ha yazayım aşk, seks, ilişkiler üstüne. Anlıyorum, Carrie Bradshaw birçoğumuzda "onu ben de yazarım lan" etkisi bırakmış ve Hank Moody de bu özgüveni biraz törpüleyip derinleştirerek de olsa pekiştirmiştir. Fakat olmuyor işte, bir sakil duruyor o bloglarda. 


Önce acaba dilden mi diye düşündüm. Yok, sadece o da değil. İlişkiler hakkında konuşmak başlı başına saçma geliyor bana. Muhabbet esnasında baya mesai harcıyoruz bu mevzuya ve keyifli de ama oturup ciddi bir şeymiş gibi yazması? Tükenmez bir malzeme olması cazip herhalde. İlişkiler hakkında herkes kendi küçük bilgeliğini geliştirmiş olduğu halde bazıları daha deneyimli ve dilleri daha pabuç kadar da olunca kim tutar. Kimse tutmasın zaten, herkes her şeyi yazsın. Ama saçma. 


Gittim yepisyeni bir mail adresi aldım, onunla da yepisyeni bir blog açtım kendime. Bu sefer ben de deşifre etmeyeceğim kimliğimi dedim, gizem yapacağım. Hem de İngilizce yazacağım, yeni mecralara açılacağım. Pembe sarışınlığı; sarışınlık da aptallığı çağrıştırır hep. Fonu pembe yapacağım. Acımasızca yazacağım, hiç acımayacağım. Her şeyi çözmüş, hepsini bilmiş edalarında canım ne isterse onu yazacağım. Dalga geçecek kafa bulacağım. Bu ne be, mıy mıy mıy. Kendimden içim kıyıldı. Yardır kızım ayşec. 


I ıh, iş çıkmayacak o blogdan. Dashboard'u daha komplike, onunla cebelleşmek lazım bir müddet. Hem bir iki yazıdan sonra sıkılırım. Ne yazacağım ki boş boş? Hem kimseye söylemeyeceğim de birileri denk gelecek? İnternetin sınırlarını merak ediyorum aslında. Oturduğum yerden yazdıklarımla dünyanın neresindeki insanlara ulaşabilirim acaba. Dünyanın bir ucundaki bir insanın aklındaki anahtar kelimelerle benimkilerin örtüşme ihtimali çok acayip değil mi? Kültürel emperyalizm vesaire, elbette değil. Hayır, gene de acayip.


Bir de bu yeni blog fikrinin How I Met Your Mother izledikten sonra olgunlaşmış olduğu gerçeği pek umut vaat etmiyor. Ted Mosby kafasıyla yazarsam istemediğim duygusallık dibimde biter gene. Belki de hepsini bir kenara bırakıp olduğum kişiyle barışmalıyım. Acımasızca ve sert, alaycı bir üslupla yazmak için çaba sarf edeceksem öyle yazmanın ne anlamı var? Yeni bir blog açmamın nedenleri arasında sorumluluğunu almak istemediğim sözler sarf etme ihtiyacım mı var? Beni yakından tanıyan insanlar tarafından yargılanmaktan muaf olmak belki? 


İnsanlık hali. Her ne kadar "sorumluluğunu alıyorum" dese de her yaptığının, ağzından her çıkanın sorumluluğunu aynı kuvvetle alamıyor insan. "Arkasındayım" demesi boş bir cengaverlik olarak kalabiliyor. İçindeki şeytanları uluorta sergilemek de az cengaverlik değil. İçimdeki şeytanlar dürtüyor bir yandan, "ne hayrını gördün ki şu dönüştüğün kadının" diye fısıldıyorlar. "Sümsük, mıymıntı, paçoz..." diye de düz gidiyorlar baya. O gazla açtım bakalım bir blog ama bir kapatma tuşu varsa lank diye de kapatırım...


ps: vardı. "delete site" diyordu, "eyvallah delete" dedim. gene kendime neyi yediremediysem başlamadan bitti. canım çektiğinde ingilizce yazmamı mazur görürsünüz artık...






Ms. Grumpy (temsili resim)


mr. unhappy - julie delpy http://fizy.com/#s/1miyh4 (serbest çağrışım)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder