Nasıl oldu anlamadım ama her gün yazmak bir ihtiyaca dönüşmüş gibi hissediyorum. Kendimi burada, yazarak, ayrıca var ediyormuşum, daha bir var oluyormuşum gibi.
2011'in ilk yazısı değil mi bu? Diğerlerinden hiçbir farkı, fazlaca hiçbir ehemmiyeti yok halbuki. Takvim sisteminin tekine göre bir seneyi daha atlattık. İçmek, dans etmek ve eğlenmeye çalışmak için bir bahane daha. Eskiden olduğu gibi bir yıla daha Ankara'da girdim. 100. Yıl ve Bahçeli'de kutladığımız yıl başlarını hatırlamamaya çalıştım. Aslında hiçbir şey hatırlamamaya çalıştım. Hatırlamak, içmekten bile çok yoruyor.
Ece Temelkuran'ın yazısını okuyunca evet dedim, ben de öyle şeyler yazmak istiyorum. Bir "günaydın" gibi ferah, aydınlık satırlar. Bir senedir benim de okuyanların da içi katıldı yazdıklarımdan, farkındayım. Bunu değiştirmek için elimden geleni yapacağım. Başıma gelen güldürüklü şeyleri anlatsam mesela? Mesela dün geceki gibi? Gözünü sevdiğim alkol... "Neden sana asılamam" diye sordurtan, "çünkü stalinistsin" diye cevap verdirten ve yeni yılın ilk saatlerini yersiz bir tartışmayla geçirten alkol. Yeni anılar üretiyoruz sürekli, yalnız artık böyle komik olanları hatırlamak istiyorum. Yeni yılın ilk gününün sabahı (öğleden sonrası) dört tane akıllı fikirli adamın bulaşık makinesine bakarak "acaba bitti mi? sence bitti mi? açsak mı?" diye çaresizce tartışmalarını duyarak uyanmak gibi.
Hayatta güzel şeyler de oluyor, biliyorum. Oysa ben Merwin'in şiirindeki gibi, bir yokluğun renkleriyle dokuyorum her günümü. Yani farkındalık sahibi bir geri zekalıyım, o da bir şey. Kurtarmıyor, değil mi? Kurtarmıyor elbette. Belki güzel şeyler olur bu sene? Bir iş bulurum mesela, sonra da bir doktora programına kabul edilir giderim buradan. Belki hayat bana bir şans daha tanır ve birini bile severim yeniden, bir başkasıyla evlenivermeyecek birini bu sefer (üzgünüm ama bu literatürümüze geçti. Tarihin tozlu sayfalarına gömülemeyecek kadar muhteşem bir fiil bu, siz de biliyorsunuz). Vazgeçtim, bu sonuncusu çok uçuk bir beklenti. İş ve doktora neyime yetmiyor. Hatta sadece bir iş. Güzel yemek yapmayı öğrenirim belki. Rakı mezeleri repertuvarımı genişletirim. Öte yandan biraz kilo verir bir şeye benzerim belki de. En gerçekçi beklentimin bu olması ne acıklı.
Her yıl başı bakalım bu yıl kimleri kaybedeceğiz diye geçiriyorum aklımdan, kimler ölerek terk edecek bizi. Bu sefer, dizimize hangi yeni karakterlerin katılacağını düşünmek istiyorum. Nasıl yeni anılar biriktireceğimizi...hatta 8'imizin Olimpos'tan sonra ilk defa düğünde tam kadro bir araya geleceğimizi düşünüp peşin peşin seviniyorum. Öyle ya, her zaman bu kadar karamsar bir insan değildim. Bu sene de bu karamsarlığa devam etmeye hiç niyetim yok. İyi şeylere inanmak istiyorum artık.
Her şey çok güzel olacak...değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder