
Bir sosyoloji profesörümüzün dersini bitirirken söylediği sözler anlatıyor: “Ben size burada feminizm anlatıyorum ama dün akşam 9’a 10’a kadar çıkamadım mutfaktan.” Meslektaşı olan eşi de ziyadesiyle feministtir. Feminist metodolojiyi, teorilerini filan ilk ondan duymuşuzdur. Zaten ancak teorilerini duyabiliriz.

Çağdaşlık, eşitlik, demokrasi…hatta Marxizm, Sosyalizm üstüne sabahlara kadar konuşuruz. İki oda bir salonda küçük bir Enternasyonel atmosferi bile yaratabiliriz. Mangalda kül bırakılmaz ama o tabak o masada bırakılır. “Marx gelse benden AA alamaz” diyen eski Marxist bir hocamız vardı. Kusura bakma hocam ama sen de gelsen Marx da gelse, şarabını alıp kanepeye geçerek muhabbetine devam eden adamın eşitlikten, özgürlükten, emekten, sömürüden neyi anlayıp neyi anlayamadığını bir daha düşünürüm ben. Öyle bir diyar ki “sofrayı kuran kaldırsın” diye bir tabir caiz sayılıyor. Sıçtım sıvıyorum derler buna. Sofrayı ben kurmadığıma göre kuran kaldırsın tabi! Oh ne ala memleket. Hayat işimize gelince müşterek, işimize gelince bol kompartmanlı. Yemekli vagondan kötü kokular geliyor yalnız.

1978 yapımı “Evlidir Ne Yapsa Yeridir” adlı bu filmi “Kadının Fendi Erkeği Yendi” diye hatırlamakta ısrar ettiğim için hiçbir zaman tek seferde bulamaz, gugıllaya gugıllaya bulurum. Gerçek adı da eleştiri mıknatısı gibi. Ne yapsa mesela? Dövse, öldürse, tecavüz etse, parçalara bölse yeri midir? Kol kırılır yen içinde kalır, aile meselesidir karışılmaz?! Bu filmi çok severim ama çekildiği yıllarda Türkiye’de yükselmekte olan feminist bilinci bu kadar aşağılayan, onunla alay eden bir film daha görmedim. Çok var ama bu kadarını görmedim. Film bitti mi sanki, bitmedi. Yahşi Cazibe adlı yerli dizideki Cazibe-Simge karşıtlığı bile az mı işliyor seyirciyi? Arka Sokaklar adlı yerli dizideki Suat karakteri vasıtasıyla verilen feminist örgüt “parodisi” az mıydı?
Emma Goldman’ın en sık alıntılanan cümlesidir: “Eğer dans etmek yoksa ben o devrimde yokum”. Eğer dönüp dolaşıp o tencere tavayı gene ben yıkayacaksam, ben de o işte yokum!
*Dizilerden bahsetmişken, “Öyle Bir Geçer Zaman ki” adlı dizinin erkek egemenliğini yeniden ürettiği eleştirisine atıfla bir ekleme yapma ihtiyacı duyuyorum. Kanımca, Hasefe’nin “gavur” vakasına dönmemeli olay. Yani bir dönem dizisi ya da filmi çekiliyorsa –dönem olmasına hatta çok uzak bir coğrafya olmasına da gerek yok ya neyse- ve orada şiddet varsa bunun gösterilmesinden yanayım. “Yeniden üretmek” terimini biz de severiz, öper koklarız, uyumadan önce “iyi geceler:)” mesajı atarız filan ama nasıl ki her şeye “öteki”, her şeye “yapısöküm” denmez, her şeye “yeniden üretmek” de denmez. Can Yücel’in orada nasıl ki göte göt deniyorsa burada da şiddete şiddet denir. Çoğu zaman nasıl söylendiği ne söylendiğinden fazla önem arz eder, lakin söz söyleyemez hale gelmeyi ya da getirilmeyi marifet addetmem söz konusu değil. Dizinin avukatlığını üstlenmeye hiç niyetim yok. Tek söylediğim, birbirine eklemlenmiş sloganlardan daha derinlikli çözümlemelere ihtiyacımız olduğu. Bu ister kadına şiddet olsun, ister başka bir toplumsal mesele. Memleketin kurtarıldığı masaları kimin kurup kaldırdığına bakmakla bile başlanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder