Yürüdüm.
Bir daha yürümem dediğim o yolu yürüdüm bugün.
Öfke duyarak ama ilk defa kendime değil, adını bile anmadığım birine, sonra yine kendime.
Yolları yürür gibi değil, döver gibi yürüdüm.
Lanet üstüne lanet okudum içimden. Öfkelendikçe hızlandım. Yağmur da hızlandı. Gözlüklerim, çatık kaşlarım ve kızgın bakışlarımla öyle çirkindim ki herkes çekildi önümden.
Gözlük camlarım yağmur damlalarıyla kaplandı, aldırmadım.
Bach'ın bir çello süiti çalıyordu, değiştirmedim.
Tekrar dinledim ve tekrar.
Başka acıklı şeyler de dinledim ama hiçbiri hızımdan çalmadılar.
Daha çok balıkçı geçtim, daha çok irili ufaklı tekne. Sokak köpekleri, kediler, güvercinler geçtim. Hiç durmadım.
Bacaklarım acıdı, ben kendime acımadım.
Vardım.
Gözlüklerimi sildim, saçımı topladım, üstümü başımı çekiştirdim bir şeye benzeyebilirmişim gibi.
Nereye gittiğini gayet iyi bilen insanlar gibi girdim kapısından. Selam verdiğim görevliler o yüzden peşime takılmadılar bu sefer. Bir kaç adım bir kaç basamak sonra yanındaydım. Öylece durdum geniş mezarın ayak ucunda.
Ayak ucunda biten küçük beyaz çiçeklerin ıslak, geniş yapraklarını sevdim bir müddet.
"Size güzel bir haberim var" diyecektim, hazırdı cümlelerim. "Hani bir sevdiğim vardı ya benim, hani son olacaktı, öyle dilemiştim". Kimden bahsettiğimi bilecek, ben de şakıyarak haberi verecektim.
Lâl oldum.
Hiçbir şey çıkmadı ağzımdan. Biraz daha sevdim ayak ucundaki ıslak yaprakları, bir tanesini öptüm.
Durdum. Baktım. Baktım, baktım... Dakikalar sonra bir an, bir çırpıda çıkıverdi ağzımdan.
Başka da bir şey çıkmadı zaten. Ne aklımdan geçti, ne dilime geldi.
Biraz daha durduktan sonra usulca gülümseyip "ben gene gelirim" dedim.
Çıktıktan sonraki o kısa yokuşu inene kadar vazgeçtim otobüse binmekten. Tuttum gerisin geri yürüdüm.
Öfkem dindiği halde hızlanmışım farkında olmadan. Dizlerimin bağı çözülecek gibi oldu kaç sefer. Güçlü görünmek her şeyden önemli olduğu için ne durdum ne de bıraktım kendimi, bırakamadım.
Hava kararıyor, ben hala yürüyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder