5 Kasım 2010 Cuma

Frankly, my dear, I don't give a damn

Hiç zamanı değil ama İstanbul'da öyle bir sis var ki bunu yazmalıyım. Pıtır pıtır yazacağımdan biraz özensiz olabilir fakat asıl yapmam gereken akademik hayatım boyunca bir lanet gibi peşimi bırakmayan Carl Schmitt'i ve politik dediğimiz şey nedir ne değildir'i tartışmak olduğundan; vaktim de artık epeyce dar olduğundan ve yapmam gereken asıl düzeltmeler önümde uzayıp gittiğinden biraz özensizliği göze alacağım.

Kafamı kaldırınca ürktüm. Sanki bütün İstanbul'un elektrikleri gitmişti. Sis...öyle yoğun bir sis var ki değil Barbaros Bulvarı'ndaki binaların ışıkları, bulvarla aramızdaki camiyi aydınlatan sokak lambaları bile zorla seçiliyor. Melih Cevdet Anday'ın Telgrafhane'si düşüyor aklıma ama bununla kaldığını söylersem yalan olur. Zira aklım bundan daha acımasız bir yer. Rüzgar gibi Geçti'nin son sahnesi düşüyor aklıma. Biraz bahsedeceğim, uyarayım da.

Scarlett yaşamayı tutkuyla seven bir kızdır. Rhett de onu aynı şekilde sevmektedir lakin ortada küçücük bir zamanlama sorunu vardır. Evvelden tanıdığı Ashley'e aşık olduğuna tüm kalbiyle inanan Scarlett Rhett'in aşkına hiçbir zaman tam olarak karşılık veremez. Ashley Melanie'yle, Scarlett ise Rhett'le evlenir fakat Melanie'nin öldüğü ana kadar Scarlett'a bir türlü dank etmez...heyhat, aşkın Scarlett'a dank ettiği an Rhett'in de ondan vazgeçtiği andır. Ziyadesiyle geç bir aydınlanma yaşayan Scarlett tıpkı şu anki gibi yoğun bir sisin içinden koşarak evine geldiğinde Rhett'i bir kaç parça eşyasını toplarken bulur.

Rhett Butler da Clark Gable, alelade bir insandan bahsediyor değilim yani, neyseciğime... Scarlett ne yaparsa yapsın Rhett'i durduramaz, zaten ağzından da mantıklı iki laf çıkmaz ki adam ikna olsun. Hoş, adam da o saatten sonra ikna olacak gibi değildir. İçinde damn kelimesi geçtiği için filmin yapımcılarına biraz sıkıntı yaşatan replik kanımca sinema tarihinde bir aşığın diğerine çektiği en güzel "bi siktir git"tir. Sinema tarihinden çaktığımdan değil, mübalağa sevdiğimiz bir sanat olduğundan tabi.


Rhett gider, sisin için kaybolur. Scarlett kalır. Ha gene hanımefendiliğe bok sürdürmez ve çok yaygara koparmaz. Halbuki canından can kopuyor ulan, daha neyin gururu? Adam kararlı tabi. E haklı da...ama haklı olması durumun vehametini değiştirmiyor. Neyse efendim, ben buna Scarlett Sendromu adını veriyorum. Tam neye bu adı verdiğimden emin değilim ama bi sendrom var. Yani senelerce birlikte olduğu adamı eşşekler gibi sevdiğini eşşek olduğundan geç anlaması mı -ki buna post-travmatik ayma da diyorum (evet pamuk içinde fasulye misali bir psikoloji dsiplini var benden içeri)...cümlenin ucunu kaybettim. Ha yoksa eşşek gibi sevdiğini anladığı adam, tam anladığı an basıp gittikten sonra "bunu sonra düşüneceğim, şimdi düşünürsem kafayı yiyeceğim" diyerek acıyı erteleme iradesi mi..yoksam da yaşlı fakat umutlu gözlerini kaldırıp, "ama sen duur, hele bir eve gideyim, orada illa ki bir hinlik gelir aklıma" demesi mi? Hepsi ayrı ayrı muhteşem anlar.

İlk defa televizyonda izlemiştim, ortaokuldayım sanırım. Annemler uyuyor, ben daha izlediğim şeyin önemini idrak edememişim. Ses çıkarmayacağım diye de gönlümce ağlayamıyorum. Yok ama sonunda koyverdim gitti. Annem uyanmıştı sanırım sesime de ne izlediğimi duyunca ağlamam açıklığa kavuşmuş, tamam o zaman deyip gerisin geri yatmıştı. Nasıl ağlıyorum ama ciğerim sökülüyor. Sanırsın eşşekler gibi aşık olan da, eşşek olup terk edilen de benim. Öyle böyle değil, yaşamaktan soğumuştum ağlarken "anlamı yok artık" diye. Ulan eşşek, peşin peşin ağlayınca acıdan indirim yapacaklar sanki!

İşte öyle bir sis. Tam "siktir"i basıp içinde kaybolmalık. Şimdi dalgaya vurur gibi yapsam da epey sık düşünürüm o sahneyi. Zaten en sevdiğim repliklerden biri de bu filmdedir. Onun da ötesinde, birbiri için yaratılmış da olsalar (artık o her ne demekse) iki insanın her hal ve şeraitte birlikte olamayacağını gösterdiği için pis bir gerçekçilik vardır filmde. Scarlett'ın umut dolu son repliği de hiçbir zaman inandırıcı gelmemiştir bana. "Hadi oradan" dedirtir, "otur derdine yan, salak!". Seni kimse öyle sevmeyecek, sen de kimseyi öyle sevmeyeceksin. Bitti gitti işte. Daha hala düşünecek...hadi canım, geçmiş ola.

Sahi ben niye sahneyi koymadım ki doğrudan?!

(1) http://www.youtube.com/watch?v=NX0sOWKzUos
(2) http://www.youtube.com/watch?v=NRIknrEwkVw&feature=related

3 yorum:

  1. vahh scarlett vahh. iflah olmadı o günden sonra, yazık oldu genç bünyeye..

    YanıtlaSil
  2. aman canım beter olsun, gençliğine doyamasın.

    YanıtlaSil
  3. post-travmatik ayma mı!?! çok güldüm yahu..

    bu şarkı da bütün scarlett lere gitsin o zaman,
    http://www.youtube.com/watch?v=DiBZH6L5btQ

    YanıtlaSil