13 Kasım 2010 Cumartesi

Ağlamak Güzeldir

Bu akşam yazmayı bırakmaya karar verdim gene. Beni güçsüz gösterdiği için utandım çünkü yazdıklarımdan. Kendimi daha fazla küçük düşürmek istemediğime karar verdim. Hem benim haber alamadığım -almak da istemediğim- adamın neredeyse her günümden neden haberi olsun. Onu da geçtim kime ne benim incir çekirdeğini doldurmayacak hezeyanlarımdan, küçük burjuva minör depresyonlarımdan, bitmek bilmeyen can sıkıcı tezimin gidişatından kime ne? İş mi şimdi bu yaptığım?

“Aksine…yüzleşebildiğin, bunları yazabildiğin için güçlüsün” demişti Scarlet. Çoğunu da yazmıyorum, yazamam. O kadar değil. Gizlim saklım hiç olmadı bugüne kadar. Ona rağmen, yani ben bile yadırgıyorum bazen bu kadar aşikar olmayı.

Eski erkek arkadaştan intikam alma üstüne kurulu, yaşanan ilişkileri bire bin katarak ifşa eden bloglar var ya hani, aklım almıyordu. Hiçbir kimlik açık edilmese bile saygısızlık gibi geliyordu. Ne kadar öfkeli ya da kırgın olunursa olunsun iki insanın yaşadığı şey özeldir, değerlidir ve öyle kalmalı gibi kendimden beklemeyeceğim tutuculukta şeyler geçiyordu aklımdan. Geçmiş zamanlı çekmekle zaman geçmişe çekilmiyor tabi. Hala geçerli düşündüklerim. Yalnız biraz daha anlar gibiyim o dolup taşan öfkeyi, hayal kırıklığını, gözü kan bürümesini. Hayvanlık cinsinden kısasa kısas, kana kan. Hem böyle şeyler her zaman satar. Peki ya ben onları satar mıyım? Kendimi o kadar kaybetmedim daha.

Sigarayı bıraktım, yazmayı da bırakırım diye içimden geçirirken ardı ardına yorumlar geldi yazdıklarıma. “Kendimi daha az yalnız hissettim” diyordu biri. Bir uçurum kenarında avanak avanak bakınırken belimden tutulup geri çekilmiş gibi hissettim. Neden yazmaya başladığımı hatırladım. Geçen Mart’tı. “Sen hala onu seviyorsun” demişti eski ve yaşlı bir dostum. O bahar inanmak huyumdan kurtulamamıştım henüz. “Biz gene birlikte olacağız” ve “hissiz adam” filmlerinin devamı olan “hala seviyorum” ve “bir daha asla birlikte olmayacağız” henüz çekilmemişti o zaman. Dolayısıyla inanç sahibi, aşkı bütün bir insancağızdım. Çok değil daha geçen bahar. Yaşlı dostum adı üstünde yaşlı bir adam olduğundan fikirlerinde sabitti. Hem zaten bahçesinde ebruli hanımeli açan dünya evine girerayak fikrin sabiti makbuldür, hem de saygım tamdır kendisine. Nitekim Tereza’nın bavulu sevgili AŞTİ’nin bir köşesinde öylece durur hala.

Psikiyatrist, yas olarak güzellediği idiotlojim karşısında çaresiz kaldığından onla da yolları ayırmış, solo ağlayıp zırlamaya devam etme kararı almıştım. Fakat ne buyurmuş bar filozofu meslektaşım: “Her şey yalnızlıktan”. Gün içinde konuşurken, “anlamak çözmeye yetmiyor”dan sonra en sık alıntıladığım şarkı sözü herhalde, neyse. Bu saçmalığı sadece ben yaşıyor olamam dedim. Biraz akıldan noksan olabilirim ama ortak bir insanlık durumunu paylaşıyoruz en nihayetinde. Ulan herkesin de keyfi yerinde, işleri tıkırında, hayatı kıyak olacak değil ya; illa ki vardır sesime ses verecek birileri. O zaman yazan da okuyan da “daha az yalnız” hisseder, fena mı olur dedim. İşin doğrusu, içimin acısını bir yere döküp bırakmam gerekiyordu. Döküntülerime ortak olacak okuyucu aramanın biraz arsızlık olduğunu kabul ediyorum etmesine ama buldum işte. Arsız, şımarık, kibirli neysem ne, yalnız değilmişim ya ona bak sen hocam.

Velhasıl, unutmakseçmeksözvermekbencillikvazgeçmeknefretkinacıma kavram bulutundan muhteva bir sinir krizini daha geride bırakabilmiş olmanın yorgun gururunu yaşıyorum. Yazdıklarım bir boka benzemese de tatlı göndermeler ve inişli çıkışlı halet-i ruhiyemle bezeli laf-ü güzaftan dem vurmaya devam edeceğim gibi görünüyor. Zaten tez bitince neye sardıracağımı şaşıracağımdan “artık yazmayacağım, bütün kabahat senin” melodramı sahnelemeye lüzum yok. İyi kötü yaşıyoruz ya o kadar homurdanmak da oluversin. 

http://fizy.com/#s/1ago1v...bilmem ama sakinleştirici bir etkisi var. çok net. 

7 yorum:

  1. okuduğum çok az blogdan bir tanesi seninki, yaz bence :) çok mu bencilleştim bilmiyorum

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim :) asıl benimki bencillik gibi geliyor bazen. mütemadiyen yana yakıla dert anlatan iç kıyıcı insanlar gibi hissediyorum kendimi.. ama ondan sonra Scarlet gene veriyor gazı "burası senin lan ne istersen yazıcan tabi" diye, ben de seve seve gaza geliyorum "di mi lan!" diye :)

    en başında kimliği sazan gibi deşifre etmeyeydim iyiydi. anne babadan tut eski sevgililer, eski aşklara kadar okuyan okuyana anasını satayım, geriliyorum yazarken :) o yüzden her an sinsice yeni bir adres edinip burayı çaktırmadan bırakabilirim.

    YanıtlaSil
  3. :)


    o kadar eskiye kadar okuyan var mıdır bilmiyorum, ben üşenirim şahsen ama çok da önemli değil, kim okursa okusun ya, ne fark eder :) seni tanımayan da kimliğini nereden anlayacak ki, şahsen benim uzaktan yakından fikrim yok, olmasın da. böylesi daha güzel.

    YanıtlaSil
  4. kimlik ifşa etme konusunda sana katılıyorum, ben -güya- farklı bir kimlik yarattım, tüm eş-dost-akraba biliyor blogumu. ayrı bir blog açma fikri hala kafamda dolanır durur.

    yazdıklarının küçük düşürmesi konusunda hemfikir değilim seninle.

    döküntülerine ortak olacak okuyucu aramak arsızlıktır düşüncene katılmıyorum. (koca edebiyatı sildin bir cümlende:)

    yazılarının bir boka benzemediği konusunda da hemfikir değilim.

    ortaçgil'in şöyle bir sözü de var: (bkz: http://goo.gl/uF5DJ)

    YanıtlaSil
  5. "her şey olur, her şey büyür / her şey geçer, hayat kalır" uzun müddet başucumda durdu zaten. anlamanın çözmeye yetmediğini öyle öyle fark ettim.

    döküntülerimin bir boka benzediğini düşündüğün için teşekkür ederim. düşündüğün için teşekkür etmek saçma gerçi, söylediğin için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  6. sanırım sende güçlü görünmeyi istediğin için artık samimiyetini güçsçzlük bilmektesin benim gibi çünkü ilk kez seçtiğin biri diğerlerinden farklı olarak samimiyetine tepkisiz kaldı,diğer yazılarından bi haber bu yorumu yapıyorum ama..

    YanıtlaSil
  7. o yüzden mi bilmem. tek gücüm bu samimiyet belki de. insan gene de şöyle dimdik durayım istiyor...oysa uzun seneler boyunca gündüz düşlerimde vardığım insanla yaşadığım ilişkinin ve ayrılığın hesaplaşmasını yapmak, dahası bunu aşikar etmek de az şey değil. sonuçta kendime acımıyorum, acındırmıyorum, intikam amaçlı yazmıyorum vesaire. sanırım diğer yazılarım biraz daha açıklayıcı olabilir.

    YanıtlaSil